Tarih felsefesi açısından Semerkant ve Emir Timur…
Başkanım, adını çocukluğumdan beri sürekli duyduğum ve sürekli hayalini kurduğum Semerkant’ta ilk gecemizi geçirdik. Ne yalan söyleyeyim çok yorgun olmama rağmen nasıl uyuduğumu anlayamadım. Uyku ile uyanıklık arasında, Semerkant’ın tarih boyunca Hunlar, Kuşanlar, Soğdlar, Göktürkler, Çinliler, Samaniler, Müslüman Araplar, Karahanlılar ve Selçuklular tarafından ele geçirildiğini düşündüm durdum. Hatta atamız Alp Er Tunga ile anılan Semerkant’ın on üçüncü yüzyılın başlarında, Cengiz Han tarafından yerle bir edilmesini ve on dördüncü yüzyılın ikinci yarısında, Emir Timur ile tekrar şahlanışa geçen ve başkent olan şehri düşündükçe uykularım açıldı.
İşte bu duygu ve düşüncelerle, sabahın erken saatlerinde otelimizin balkonuna çıktım. Güneşin doğuşu ile bir müddet Emir Timur döneminde altın çağını yaşayan o mübarek Semerkant’ı seyrettim. Çıplak gözle, ziyaret listemde yer alan, başta Emir Timur Türbesi olmak üzere, Uluğ Bey Rasathanesi, Registan Meydanı’ndaki Uluğ Bey Medresesi, Şir-dar (aslanlı kapı) Medresesi ve Tillakari Medresesi, Hz. Peygamberin amcasının oğlu ve onu defneden üç kişiden birisi olan, Kusam ibn Abbas hz. leri ve itikatta imamımız İmam-ı Maturidi Hazretlerinin kabirlerinin yerlerini belirlemeye çalıştım.
Başkanım, otelin balkonundan havanın serinliği içinde, senin de ilgi alanın olan tarih felsefesi çerçevesinde Semerkant’ı düşünmeye bir müddet daha devam ettim. İpek Yolu üzerinde yer alan Semerkant, tarihte sadece Doğu ile Batı medeniyetinin bir kesişme nokrası değil, aynı zaman da ticaret, sanat, ilim, düşünce merkezi olduğu aklıma geldi. Öyle ki, Çin’in ipeği ve kağıdı, Hindistan’ın baharatı, Tebriz’in, İsfahan’ın edebiyatı ve felsefesi, Bağdat’ın bilgisi hep Semerkant’ta buluşmuş ve bütün bu etkileşim yeni bir Türk İslam medeniyetinin de oluşmasına zemin hazırlamış.
Şehrin bu şahlanışı, Emir Timur’un Semerkant’ı imparatorluğun başkenti yapmasıyla harekete geçmiş. Semerkant, bir taraftan siyasi merkez olurken, diğer taraftan da bilim ve kültür merkezine dönüşmüş. Şu anda uzaktan gördüğüm Timurlular döneminde yaptırılan o ihtişamlı medreseler, camiler ve minareler, kervansaraylar bir güç gösterisinden daha ziyade, Türklerin kurduğu medeniyetin görsel yapılarıdır. Yine Emir Timur’un torunu Uluğ Bey’in rasathanesi ve o dönemde astronomi, tıp ve matematik alanında yaptığı çalışmalar Semerkant’ı bir bilim merkezi yapmıştır.
Semerkant’ın tarih boyunca çeşitli topluluklara ve devletlere ev sahipliği yapması, çeşitli kültürlerin yollarının bu şehirde kesişmesi, Semerkant kültürü ve kimliğinin zenginleşmesini beraberinde getirmiştir. Medeniyet tarihimizin hem mirası hem de hafızası ve sembolü olan Semerkant sadece Türk İslam dünyasının değil, aynı zaman da Avrupa Rönasansı’na da dolaylı olarak katkıda bulunmuştur.
Başkanım, Semerkant ile ilgili bilgileri güncellerken, aşağıya bakınca otelin avlusunda, Timur’un aracını gördüm. Hemen otel lobisine indim, Timur’la kucaklaştık ve Hollanda’daki Timur’a göndermek için bir hatıra fotoğraf çektirdik. Beş altı dakika sonra Semerkant’ta ilk ziyaret edeceğimiz Emir Timur Türbesi, yani Gur-i Emir, bir başka ifadeyle “Kudretin ve Faniliğin Anıtı”na ulaştık.
Türkistan ve Timurlular mimarisinin en önemli tarihi, estetik, görkemli yapılarından birisi olan Emir Timur Türbesi, Semerkant’ın tam kalbinde yer almakta. Türbede Emir Timur, oğulları Şahruh ve Miranşah, torunu Muhammed Sultan ve torunu Uluğ Bey ile birlikte akrabalarının mezarları var. Bir aile mezarlığı da olan Türbe, göğe yükselen muhteşem kubbesiyle bir dünya imparatorluğunun kudretini anlatıyor. Türbenin iç mekanı ise, ziyaretçiye insanın fani olduğunu anlatıyor. Türbenin mimarisi, sanatı, renkleri, desenleri tarihsel kudret ve tevazu, ihtişam ve sükûnet, zafer ve ölüm arasındaki diyalektiği fısıldıyor insana.
Türbe içindeki kitap reyonunda, Justin Marozzi tarafından yazılmış ve Türkçe baskısı da yapılmış “Amir Timur: İslam’ın Kılıcı, Cihan Fatihi” adlı kitabın önsözüne hızlıca bir göz attım. Şu bilgilere rastladım: “Emir Timur, yaklaşık 35 yıl boyunca Asya’nın dört bir tarafına seferler düzenlemiş Kafkasya, bugünkü İran, Hindistan bölgeleri, Altın Orda Devleti ve Anadolu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada hakimiyet kurmuş. Öyle ki Emir Timur, bir yandan büyük yıkımlara yol açan fetihleri, kendisine direnen ve isyan edenleri acımasızca öldürdüğü eleştirilirken, diğer yandan da sanat, bilim ve mimariyi desteklemesiyle övülmektedir. Fethettiği bölgelerden ustaları, sanatçıları ve bilim insanlarını Semerkant’a getirerek şehri bir bilim, kültür, sanat, ticaret ve siyaset merkezi haline getirir.”
Başkanım, siz de takdir edersiniz ki, tarihin en ihtişamlı, en karmaşık ve tartışmalı liderlerinden biri olan Emir Timur’u anlatmak kolay değil. Görkemli Türbesi ve akılları zorlayan mimarisinin bize neler anlattığını sizlere özetlemeye çalıştım. Emir Timur, 1405 yılında Çin’i fethetmek için yola çıkmış ancak ömrü yetmemiş, seferdeyken vefat etmiştir.
Yarın Semerkant’ın diğer mübarek şahsiyet ve mekanlarını ziyaret edeceğim, başkanım.
Veyis Güngör
10 Eylül 2025