Seçimler bitti, ancak Avrupa’da artçı dalgaları devam ediyor

Türkiye’de 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri yapıldı. Seçimlerde yurt dışında 3 milyon seçmenden yaklaşık 1.5 milyon vatandaşımız oy kullandı. Seçimlere %50 oranında bir katılım sağlandı. Yurtdışındaki vatandaşlarımız bulundukları ülkelerde, 2104’de %19, 2015’de %36, 1 kasım da %45, 2017 referandumunda da %48 oranında katılım sağlamışlardı. Vatandaşlarımız 60 ülkede 123 temsilcilikte ve gümrük kapılarında oy kullandılar. Son seçimlerde katılım ‘rekor’ olarak değerlendirildi.
Seçim sonuçlarını geçtiğimiz Cuma günü, TRT’nin Türkiye’nin Sesi Radyosunda, Prof Dr. Kudret Bülbül’ün sunduğu ‘Çeşmi Cihan Programı’nda değerlendirdik. Programa Amerika’dan Levent Ali Yıldız beyle birlikte katıldık. Yurt dışı oyların anlamını yorumlamaya gayret ettik.
Programdaki bazı soru ve cevaplar aşağıdaki şekilde oldu.
İlk soru şöyleydi: ‘Türkiye seçimlerine katılımın yurtdışındaki vatandaşlarımız için anlamı nedir?’
Cevabımız kısaca şu şekilde oldu: “Öncelikle olayın sosyo psikolojik bir boyutu var. Ankara tarafından onyıllardır ihmal edilen, yani, tabiri caizse, ‘Saldım çayıra mevlam kayıra’ bir bakış açısının, derin bir sahipsizliğin, son onbeş yılda tersine dönmesi, yani vatandaşlarımızın enselerinde Türkiye’nin sıçak elini hissetmeleri var. Dolayısiyle katılımın giderek artması, Türkiye’nin diasporadaki vatandaşlarına sahiplenmesinin bir tezahürüdür. Diğer taraftan, Türkiye’ye duyulan bir aidiyet, mensubiyet var, bunun da seçimlere katılıma yansıması sözkonusu. Söz konusu olan, yıllarca Türkiye’deki seçimlere etkin katılma mücadelesiyle kazanılmış bir vatandaşlık hakkının bilinçli olarak kullanılması. Bir başka anlamı ise; içinde bulunulan ülkeye bir mesaj yani ‘Bakın siz bize değer vermiyorsunuz, bize ulaşamıyorsunuz, değer vermiyorsunuz, hesaba katmıyorsunuz ama Türkiye bize uzakta da olsa ulaşabiliyor, gönüllemizi alabiliyor’ mesajıdır.
“Seçimlerde Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin tercih edilmesini nasıl değerlendirisiniz” sorusuna ise şu cevabi verdim:
“Kanaatimce bu noktada da, Avrupa için söylüyorum, onyılların ezilmişliği, horlanmışlığı karşımıza çıkıyor. Zira, özellikle AK Parti’nin Türkiye’de iktidara gelmesiyle başlayan bir süreç ve onun etkilerinin hala devam etmesi olarak açıklanabilir. Öyle ki, daha Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmeden önce Avrupa ülkelerini ziyareti esnasında, Avrupalı liderlerle aynı göz hizasında konuşmuş olması, o yıllarda Avrupalı Türkleri çok derinden etkilemişti. O yıllarda hafızamda kalan bir anı şöyle: Köln’den sanatçı arkadaş Ahmet Baydaroğlu telefon açtı ve dedi ki ‘Artık Köln sokaklarında göğsüm gerile gerile, başım dik yürüyorum’.
Tayyip beyin bu ziyareti Avrupalı Türkler’in haleti ruhiyelerini değiştirmişti. Bir özgüven ortaya çıkardı. O değişimin etkileri hala devam ediyor. Avrupalı siyasiler, medya mensupları, düşünürleri bunu anlamıyorlar, ve hayretle, ‘Avrupalı Türkler ezici çoğunlukla Erdoğan’a oy verdi anlamıyoruz’ diyorlar”.
Bir başka soru şu şekildeydi: “Batılı ülkelerde, Avrupalı Türklerin Türkiye seçimlerine katılımına endişeyle bakılıyor. Endişeler devam ediyor mu?”
Cevabım şöyle oldu: “Daha önceki Türkiye seçimlerinde, bu tür söylemler daha net ve yüksek sesle söyleniyordu. Yani Türkiye seçimlerinin Avrupa’daki Türkleri böldüğü, Erdoğan’cı Türkler, gibi söylemler vardı. Ama son seçimlerde, Avrupa’da ciddi bir seçim kampanyası yapılmadı. Buna rağmen, şimdi de ‘toplumsal düzeni bozuyor, kamuoyunu rahatsız ediyor’ gibi serzenişler dolaşmaya başladı. Özellikle Rotterdam Belediyesinin bu yönde iki gün önce koalisyon protokolüne koyduğu madde çok düşündürücü ve özgürlükleri kısıtlayıcı. Seçim akşamı kutlamalar yapan AK Parti taraftarları bahane edilerek, ‘VVD partisinin önerisiyle, yeni kurulan koalisyon protokolüne, bundan böyle AB üyesi olmayan ülke vatandaşlarının kendi ülkeleri için Rotterdam’da oy kullanmaları yasaklanmalı’ şeklinde bir madde, konuldu’.

“Türkiye seçimlerine katılımın yaşanılan ülkeler için anlamı nedir?”sorusuna ise şu cevabı verdim: “Kanaatimce, Türkiye seçimlerinin Avrupa ülkeleri için anlamı, ki geçtiğimiz mart ayında Hollanda’da yerel seçimler oldu, bu seçimlerde Amsterdam Üniversitesi bir anket yaptı ve sonuç olarak, “Türk muhazafazakarları Amsterdam’da siyaseti belirledi” ifadesini kullandı. Bu sonuç Avrupa’daki Türkiye seçimleri için de geçerli oldu ve 24 Haziran seçimlerinde de kendini gösterdi. O zaman Avrupalı siyasiler bunu iyi okumalı”.

‘Seçim sonuçları Avrupa Medyası tarafından nasıl değerlendirildi?’ sorusuna verdiğim cevap şöyle oldu: “Önce bir şaşkınlık yaşandı. Ki, bir kısım medya son dakikaya kadar, 24 Haziran akşamına kadar, Edoğan’ın seçimleri kaybetmesi beklentisindeydi. Olmayınca, “Erdoğan gücüne güç kattı”. “Eşit şartlarda seçim kampanyası yapılmadı”, gibi başlıklar kullandılar. Hemen akabinde, önce Türk ismi taşıyan siyasetçi, yazar, yorumcular görüşlerini açıkladılar. Bazı başlıklar şöyleydi: “Erdoğan’a kitlesel yöneliş korkutucu”, “Hollanda’nın büyük bir sorunla karşı karşıya”, “şehirlerimizde Erdoğan’la gurur duyan onbinlerce insan yaşıyor, bu korkutucudur”.
Daha sonra da Avrupalı siyasiler ve yazarlar seçim sonuçlarını değerlendirdiler”.

Son olarak, “Yazılanlardan, yapılan açıklamalarda anlaşılan şu ki, Türkiye’de seçimler bitti. Ama Türkiye seçimlerinin sonucu artçı dalgalar halinde Avrupa’da konuşulmaya devam edecek. Avusturya’nın, 1 Temmuz’da AB başkanlığını alması da kötü bir rastlantı” değerlendirmesini yaptım.

Veyis Güngör
1 Temmuz 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top