İnanmış Aydın’ın Problemleri ve 21. Yüzyıl örnekleri

Fuat Sezgin hoca 94 yaşında vefat etti. Vefatının ardından Türk aydını ve okuru Fuat Sezgin hocayı yeniden ve daha yakından tanıma şansına sahip oldu. Çok çalışkan ve Müslümanlara bir özgüven sunmaya bir ömür harcadığı özelliği öne çıktı. Allah gani gani rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Hocanın vefatı Türk aydınına tekrar ‘İnanmış Aydın’ın bugünkü problemleri”ni hatırlattı. Tabiiki İnanmış Aydın ve sorunları hatırlanınca, yıllar önce Mayaş Yayınları arasında çıkan “İnanmış Aydın’ın Problemleri” isimli kitap aklıma geldi.
Öğrencilik yıllarımda okuduğum bu küçük hacimli kitapta bir çok soru soruluyor ve cevaplar aranıyordu. Örneğin Erol Güngör’ün bu sorulara verdiği şu cevap çok ilgimi çekmişti: “Müslümanlar fikir meselelerini iman meselesi halinde görmekten vazgeçmeli ve düşüncesinin doğruluğuna kriter olarak imanı almamalıdır. Bu onların imanlarını terk etmeleri anlamına gelmez, fakat fikre iman ölçüsü hakim olduğu zaman kimin haklı kimin haksız olduğunu anlamaya hemen hemen imkan yoktur. İman öyle bir konudur ki, ana hatlarıyla herkesi birbirine bağlamakla birlikte tartışmaya sokulduğu zaman ufak ayrıntılar bile insanların birbirlerini en ağır şekilde suçlamalarına yol açabilir. Bu yüzden iman konusu şeyleri ya red ya kabul edersiniz, yani tartışamazsınız. Fikir böyle değildir, onun gelişmesi hep veya hiç esasına dayanmaz.”
Bu çerçevede, İslam dünyasını son yüzyılda etkileyen ve bazı görüşleri Müslümanlar tarafından tartışılan bazı isimler (İnanmış Aydın) şu şekilde karşımıza çıkmaktadır. Mısırlı İslam bilgini ve düşünürü Nasr Hamid Abu Zayd, Iraklı İslam düşünürü Taha Cabir Al-Alwani, İranlı kimyacı ve filozof Abdulkerim Soroush, Sudanlı düşünür Abdullah Ahmed An-Naim, Pakistan asıllı Ziyaeddin Sardar ve Amerikalı (Afrika asıllı) Amina Wadud bu isimlerden bazılarıdır.
Trouw gazetesi’nin hafta sonu ‘Din ve Felsefe’ekinde bu isimlerin görüşlerini kısaca ele alan bir makale yayınlandı. Marije van Beek tarafından kaleme alınan ve Leuven Katolik Üniversitesi öğretim görevlilerinden Umar Ryad’ın da görüşlerine yer verilen makale okuyucuya günümüz İnanmış Aydınları ile ilgili bir demet fikir sunuyor. Umar Riyad’a göre ‘İslam, ondokuzuncu yüzyılda Batı ve Hristiyan gezginciler tarafından ateş hattına alınınca bazı İslam düşünürleri metinleri ve dogmaları yeniden yorumlama ihtiyacı duydular. Bu aynı zamanda sömürü döneminin modernleşme süreçlerini oluşturdu. Sözkonusu yorumları yapanlar modern ve neomodern akımlar olarak görüldü. “ Elbette bu düşünürlerin İslam dünyasındaki etkileri veya kabul görüp görmemeleri tartışılabilir diyen Umar Riyad, bazı Müslümanların daha ileri giderek kendilerini ‘Kurancılar” olarak nitelendirdiklerine dikkat çekiyor.
2011 yılından sonra Arap dünyasının bir açılım yaşadığını söyleyen Riyad, “özellikle sosyal medya yoluyla bu görüşlerin ifade edildiği, etkisinin entellektüellerle sınırlı kalmadığını, Orta Doğu’da sözkonusu yeni akımların kitlelerin günlük yaşamlarında görüldüğü”nü belirtiyor.
Makalede adı geçen düşünürlerin görüşlerine kısaca değinmemiz gerekirse. Mısırlı İslam bilgini ve düşünürü Nasr Hamid Abu Zayd son yıllarını Leiden’de geçirdi. Kuran eğitimi ile tasavvuf felsefesini birleştirmeyi denedi. “Kur’an ilahi bir metindir. Ancak dünya’da insani olmuştur” diyor Abu Zayd. Taha Cabir Al-Alwani Kur’an-ı, hadisler veya alimlerin fikirleriyle değil Kur’an’ın kendisiyle anlamak gerektiğini savunuyor. Düşüncelerini ’ İslâm Düşüncesinin Bugünkü Meseleleri’ eserinde anlatmaktadır. 2005 yılında Time dergisi tarafından 100 etkileyici isim arasında zikredilen Abdulkerim Soroush İslami Çoğulculuk üzerine çalıştı. Abdulkerim Soroush din ve devlet işlerinin ayrılmasını ve din adamlarının siyasete karışmamalarını savunur. Abdullah Ahmed An-Naim’in en önemli çalışması İslam ve insan hakları birlikteliği. Kur’an-ı iki dönem; Mekke ve Medine olarak yorumlayan An-Naim, ilk bölümün daha çok adalet ikinci bölümün ise siyaset olduğunu savunur. Ziyaeddin Sardar Müslümanların gelenekciliğin etkisi altında olduklarına dikkat çekiyor. Amina Wadud ise Allah katında kadın erkek eşittir görüşünün savunucusu olup, Kur’an ve Kadın konulu doktora tezi bulunmakta.
Evet, Avrupa’daki Müslümanlar, Erol Güngör’ün de ifade ettiği gibi, fikri meseleleri bir iman kaybı olarak görmeden hareket etmek durumundalar. Yeni karşılaşılan sosyal meseleler etrafında insanların imanını ölçmeden fikirler geliştirmelidir. İslam dünyasında ortaya çıkan düşünürleri de tanımak, fikirlerinden faydalanmak, bizim iman dairesinden çıkmamıza sebep olmamalıdır. İman meselesi tartışma konusu yapılmadan yarulmadan çalışmalıyız. Frankfurt’da yıllarca yaşamış Fuat Sezgin hocanın Avrupalı Türk gençlerine en güzel mirası, ‘çalışmayı ibadet olarak görmeleri’dir.
Veyis Güngör
13 Temmuz 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top