Hürriyet Gazetesi

Ünal Öztürk
Avrupa Baskıları – 19 Ocak 2008
Okuduklarım bende müthis bir sosyal bilimler sevdası baslattı. Amsterdam
kentindeki Vrije Üniversite’nin kursuna yazılıp dilimi daha da gelistirdim. Bir
yılık kurs sonrası Amsterdam Üniversitesi’nin Sosyal Bilimler Fakültesi
Pedagoji Bölümü’ne kayıt yaptırdım. 1990’da mezun oldum.
Biz siyasi partimizi kurmayalım. Ama mevcut siyasi partiler bize yer versinler,
bizi oldugumuz gibi kabul etsinler ve bize sorumluluk versinler. Bu
sunulmazsa, bizi kenara iterlerse, kendi derneklerimizi kurmak zorunda
oluruz.
Hem Türkiye-AB iliskilerini desteklenmesi, hem 45 yıllık göç tarihinin iyi analiz
edilmesi, hem de önümüzdeki yıllar açısından yeni bir örgütlenme modelinin
ortaya konması lazım. Var olan derneklerimiz amaçlarını biraz degistirerek
kendilerini bunlara uyarlayabilirler. Avrupalı Türkler arasında yeni yapılanma
sart.
Sorunlarımızın çözümü tek basına olmuyor. 1çinde yasadıgımız ülkenin kurum
ve kurulusları ile isbirligi yaparak çözebiliriz. Bizim gibi düsünen, bize yakın,
elimizi uzattıgımız an elini uzatabilen kurumlarla isbirligi yapmadan çözüm
bulamayız. Ortak hareket etmeli ve konulara daha bilimsel çözümler
üretmeliyiz.
Veyis Bey sizi tanıyabilir miyiz?
Konya’da liseyi bitirdikten sonra 1980 yılında aile birlesimi yoluyla Hollanda’ya geldim. Dil
egitimi için altı ay kursa gittim. Babam bir an önce çalısmamı ve aile ekonomisine katkıda
bulunmamı istiyordu. Bir süre Amsterdam Belediyesinde sokaklarda temizlik islerinde
çalıstım. Bu çok zoruma gitmisti. Kendi kendimi sorgulamaya basladım. O dönem elime
geçen bir kitabın hayatımın akısını degistirecegini rüyamda görsem inanmazdım. Öglen
mola saatinde sosyolog Taha Akyol’un ‘Tarihten Gelecege’ adlı kitabını okumaya
basladım. Bu kitap bende sosyoloji merakının gelismesine yol açtı. Ardından sosyolojinin
kurucusu olarak bilinen Karl Marks’tan da önce teoriyi ortaya atan 1bn-i Haldun’un
eserleriyle tanıstım. Okuduklarım bende müthis bir sosyal bilimler sevdası baslattı.
Amsterdam kentindeki Vrije Üniversite’nin kursuna yazılıp dilimi daha da gelistirdim. Bir
yılık kurs sonrası Amsterdam Üniversitesi’nin Sosyal Bilimler Fakültesi Pedagoji
Bölümü’ne kayıt yaptırdım. 1990’da mezun oldum.
Hollanda’da Türk ögrenci derneklerinin sayıları giderek artıyor. Siz de bunun ilk
mimarları arasındasınız.
1lk dernek çalısmalarına 1988’de Amsterdam’da basladık. 1lk toplantımızı Amsterdam
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde düzenledik ve dernek kurulması yönünde karar aldık.
Ancak, dernegin adına takıldık. Bir grup arkadas “Türkiyeli Ögrenciler Dernegi olsun”,
diger bir grup da “Türk Ögrenciler Dernegi olsun” diyordu. Benim içinde yer aldıgım ikinci
grup oylamayı kazandı ancak toplantı dagıldı. Daha sonra herkes yollarını ayırdı. Birinci
grup bir süre sonra Rotterdam’da “Türkiye’li Ögrenciler Dernegi”ni kurarken, biz de
Amsterdam “Hollanda Türk Akademisyenler Birligi Vakfı”nı olusturduk. Hollanda’da Türk
ögrenci hareketinin ilk kıvılcımı böylece atılmıs oldu. Daha sonraki yıllarda ülkenin dört bir
yanındaki üniversitelerde, Türk Ögrenci Dernekleri birbiri ardınca kurulmaya basladı.
Ögrencileri dernek kurmaya iten sebepler nelerdi?
Bugün oldugu gibi o günlerde de ayrımcılık vardı. Biz bunu hissediyor ve zaman zaman
yasıyorduk. Hem ayrımcılıkla mücadele edebilmek, hem birbirimizle dayanısmayı
güçlendirmek, hem de üniversite bünyesinde varlıgımızı hissettirmek için yola çıktık.
Akademisyenler Birligi Vakfı olarak, çok sayıda kitap yayınladık, sempozyumlar,
konferanslar organize ettik. Çok önemli çalısmalara imza attık.
Yabancı ögrencilerin kendi dernekleri yerine Hollanda ögrenci dernekleri çatısı
altında yer almaları gerektigi ve bunun da iletisim agının olusmasında önemli rol
oynayacagı söyleniyor.
Hollanda ögrenci dernekleri bizi kabul ederse, dıslamazsa bu görüse katılmam
mümkündür. Ancak pratikte öyle olmuyor. Pratik sürekli bizi suçluyor. Zaten sana hep
geride kalmıs gözüyle bakıyorlar. Ögretim üyelerinde, ögrenci arkadaslarında, “Bu isi
beceremeyecek, basaramayacak” önyargısı var. Zaten üniversitede çocuk bir azınlık
psikolojisi yasıyor. Ayrı derneklerin ortaya çıkmasının görülmeyen yönü, kabul edilmeme
duygusu. Bu yalnızca ögrenci derneklerinde degil, siyasi partilerde de böyle. Biz siyasi
partimizi kurmayalım. Ama mevcut siyasi partiler bize yer versinler, bizi oldugumuz gibi
kabul etsinler ve bize sorumluluk versinler. Bu sunulmazsa, bizi kenara iterlerse, kendi
derneklerimizi kurmak zorunda oluruz.
Hollanda Türk Sivil Toplum hareketinde Türkevi Dernegi olarak ilk defa
Kırkpınar Pehlivanlarını Hollanda’ya getirdiniz!
Evet. Dogru. Pehlivanları Hollanda’ya getirttik Bilindigi üzere, 1992 yılında Hollandalılarla
Türkler arasında köprü görevini üstlenmek amacıyla Westerpark Türkevi Dernegi’ni
kurduk. Küçük ilçenin halkına yönelik çalısmaya baslayan dernek, geçen yıllar içinde
uluslararası etkinlikler düzenleyebilen bir konuma geldi. Kosova, Makedonya ve
Türkiye’de etkinlikler düzenledi. 800 yıllık geçmisi olan yaglı güresleri Hollanda’ya
tasıyarak önemli bir basarıya imza attı. 6 yıl boyunca yapılan organizasyonlarda
Kırkpınar’ın ünlü pehlivanları gürestiler. Hollanda’nın yanı sıra diger Avrupa ülkelerinden
de 10 binlerce insan bu organizasyonu izledi ve 800 yıllık gelenegi tanıdı.
Ve yine Türkevi öncülügünde 2007 Yılı Hollanda’da Mevlana ve Hosgörü Yılı
olarak kutlandı…
2007 yılında Hollanda’da Mevlana’yı tanımak ve tanıtmak amacıyla kültür ve sanat
alanında faaliyet gösteren 17 kurulus bir araya gelerek, yıl boyunca toplam 26 etkinlik
düzenledik. Çesitli etkinlikler, radyo ve televizyon programları aracılıgıyla 5 milyon kisiye
Mevlana’nın düsüncesini, aktardık. Bunda da basarılı oldugumuza inanıyorum. Bu arada
Mevlana’nın ölümsüz eseri Mesnevi’nin de tercümesi konusunda çalısma baslattık. Bu
gerçekten büyük bir olay. Hollanda tarihinde hiç yapılmamıs-1lk cilt önümüzdeki günlerde
piyasaya çıkacak. Kalan 5 cildi 2010 yılının sonuna kadar tamamlamayı planlıyoruz.
Avrupalı Türk Demokratlar Birligi’nin (UETD) Hollanda Subesi’nin baskanlık
görevini yürütüyorsunuz. UETD Hollanda olarak Türkiye-AB iliskileri konusunda
çalısmalarınızdan bahseder misiniz?
Demokratik hakların, siyasi katılımın daha iyi kullanılmasını saglamak amacıyla iki yıl
önce UETD-Hollanda kuruldu. Biz aynı zamanda 17 Aralık ile baslayan Türkiye-AB
iliskilerinin sivil ayagını organize etmeyi amaçlayan bir kurumuz. 1ki yıl içinde yerel,
genel, eyalet ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde çok ciddi rol aldık. Türklerin oy
kullanarak siyasi sürece katılımlarına ciddi katkıda bulunduk. Genis kitlelerin dikkatini
çekerek oylarını kullanmalarını sagladık. Çesitli kurulusların Türkiye’nin üyeligini
destekleyen raporlarını Türkçe’ye çevirerek kamuoyuna sunduk.
Bu konuda sivil toplum örgütlerinin rolü nedir?
Bu katılma sürecinde sivil toplum örgütlerinin nasıl bir rol oynayacagı konusunda fazla bir
fikir yok. Mevcut sivil toplum örgütlerinin yüzde 98’i AB-Türkiye vizyonu üzerine
örgütlenmemis. Böyle bir amaca yönelik olarak teskilatlanmamıs. Hepsinin misyonun
hedefi çok farklı. Bir çok dernegimiz 30 yıl önce kurulmus. O günkü sartlara göre dizayn
edilmis. O günkü sorunlara göre hedefler belirlenmis. Sivil toplum örgütlerinin
gündeminde böyle bir konu düne kadar yoktu. Bu yüzden bir sey beklememek gerekir.
Hem Türkiye-AB iliskilerini desteklenmesi, hem 45 yıllık göç tarihinin iyi analiz edilmesi,
hem de önümüzdeki yıllar açısından yeni bir örgütlenme modelinin ortaya konması lazım.
Var olan derneklerimiz amaçlarını biraz degistirerek kendilerini bunlara uyarlayabilirler.
Avrupalı Türkler arasında yeni yapılanma sart. Türk sivil toplum örgütleri Avrupalı toplum
örgütlerinin neler yaptıklarını çok iyi bilmeliler. Onlar ne yapıyorsa bizim de onu
yapmamız gerek. Yasadıgımız ülkelerdeki partileri çok iyi analiz etmemiz gerekiyor.
Onlarla ortak çalısmalar yapmalıyız. Hollanda’nın gündemindeki sorunları kendi
sorunlarımız olarak görüp, teskilatlanma modellerimizi bu yönde kurmamız gerekiyor.
Mevcut yapıyla ne biz arzu edildigi gibi Türkiye-AB iliskilerinin sivil vizyonunu
doldurabiliriz, ne de sorunlarımızı çözebiliriz. Dolayısıyla sivil toplum örgütlerinin liderleri,
yöneticileri, oturup, geçmisin bir degerlendirmesini yaparak, nereye geldik, su an neyiz,
20 yıl sonra ne olmalıyız sorusuna cevap bulmalılar. UETD, 30, 40 yıllık bir perspektifle,
kurum ve kuruluslarla çatısmadan, ters düsmeden, onların fikirlerini de alarak, Avrupa
Türklerine bir gelecek çizmeyi hedefliyor.
Yabancıların sorunları konusunda kaleme aldıgınız bazı kitaplar var. Çözüme
iliskin nasıl bir sonuca varıyorsunuz?
Sorunlarımızın çözümü tek basına olmuyor. 1çinde yasadıgımız ülkenin kurum ve
kurulusları ile isbirligi yaparak çözebiliriz. Bizim gibi düsünen, bize yakın, elimizi
uzattıgımız an elini uzatabilen kurumlarla isbirligi yapmadan çözüm bulamayız. Ortak
hareket etmeli ve konulara daha bilimsel çözümler üretmeliyiz. Ayrıca güçlü bir lobi sart.
Bu konuda Hollanda’da çok zayıfız. Her alanda yetismis uzman elemanlarımız var. Ancak,
adalara ayrılmıs, herkes kendi dünyasını kurmus. Ortak amaçlar konusunda bir araya
gelmede sıkıntı yasıyoruz. 1sbirligi kültürü olusturmalıyız. Önce iç entegrasyon
saglamalıyız. Bunu yapamazsan, diger entegrasyonu basaramayız.

Scroll naar boven
Scroll naar top