Hollanda’da Diyanet Neden Hedefte?

Batı dünyasının, Türkiye söz konusu olduğunda, çoğu zaman peşin hükümlü davrandığı ve önyargılar üzerinden siyaset ürettiği sıkça görülür. Bu yaklaşım, sadece Ankara’ya yönelik diplomatik söylemlerde değil, Avrupa’daki Türk toplumuna dair tartışmalarda da kendisini gösterir. Nitekim Hollanda’da son günlerde yaşananlar bunun tipik bir örneğidir. Gerçeklerle ilgisi olmayan bir iddia üzerinden Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve onun Hollanda’daki uzantısı olan Diyanet Vakfı yeniden hedef tahtasına oturtulmuştur.

Geçtiğimiz hafta Hollanda Diyanet Vakfı tekrar Temsilciler Meclisinin gündemindeydi. Hem iktidar partisi VVD hem de muhalefet partisi YeşilSol-İşçi Partisi, Diyanet’in Hollanda’daki etkisinin kırılması üzerinde birleştiler. Diyanet’in “küresel cihat çağrısı yaptığı” iddiasıyla başlayan tartışma, kısa sürede Hollanda Diyanet Vakfı’nın “Erdoğan’ın uzun kolu” olarak nitelendirilmesine kadar uzandı.

Tartışma, Temsilciler Meclisine gelmeden önce NPO Radyo’daki bir programda dile getirilen ve aslında Diyanet ile hiçbir alakası olmayan “küresel cihat” söylemiyle başladı. Bunun üzerine VVD Milletvekili Bente Becker, herhangi bir araştırma yapmadan konuyu Meclise önerge olarak taşıdı. Bunu fırsat bilen VVD lideri Dilan Yeşilgöz ise konuyu büyütmekte gecikmedi ve
YeşilSol-İşçi Partisi lideri Frans Timmermans’a bu konudaki görüşünü sordu. Timmermans da hiç düşünmeden, “Erdoğan’ın uzun koluna ve Diyanet’in Hollanda’daki etkisine karşı olduğunu” dile getirdi.

Oysa öncelikle şunu vurgulamak gerekir: “Küresel cihat” ifadesinin Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ile hiçbir ilgisi yoktur. NPO Radyo’daki programda dile getirilen husus, Türkiye’de bir günlük gazetenin köşe yazarına ait bir yazıya dayanmaktadır.

Peki, Hollanda Diyanet Vakfı neden tekrar hedefe oturtuluyor?

Bunu anlamak için zaman zaman bazı gelişmelerde görüşlerine başvurduğum Hollandalı bir gazeteci dostumu aradım. Groene Amsterdammer ve Staatskrant’ta yazılar kaleme alan bu dostuma şu soruları yönelttim: “29 Ekim 2025’teki erken genel seçimler öncesi HDV tartışmalarının arka planı nedir? Niçin Diyanet meselesi sürekli ısıtılıp gündeme getiriliyor?”

Gazeteci dostum hiç tereddüt etmeden, “Bütün bunlar iç politikayla alakalıdır, Hollandalı seçmene verilen bir mesajdır” dedi. Gazeteci dostum ardından şunları ekledi: “VVD lideri Dilan Yeşilgöz ve PVV lideri Geert Wilders gibi sağ siyasetçiler, göçmen karşıtı ve İslam eleştirisine dayalı söylemlerini seçim öncesinde oy devşirmek için kullanıyorlar. Hükümetin dağılmasına yol açan Wilders’ın ‘10 maddelik sert göç planı’ ve Yeşilgöz’ün HDV’yi ‘küresel cihat çağrısı’ ile ilişkilendirmesi, seçmen tabanını konsolide etme stratejisinden başka bir şey değildir.”

Ben de dostuma, ‘Peki, aşırı sağ ve liberalleri anladık ama GroenLinks-İşçi Partisi lideri Timmermans’ın anlamsız çıkışı ne anlama geliyor?’ diye sordum. Aldığım cevap şu oldu: “Hollanda’daki 280 bin Türk seçmenin önemli bir kısmının tepkisine yol açan Timmermans’ın HDV’yi ‘Erdoğan’ın uzun kolu’ olarak nitelendirmesi, sol partilerin de sağa yaklaşmak zorunda kaldığının ve oy kaybetme korkusu yaşadıklarının bir işaretidir.”

Konuşmamızın devamında şu hususlar gündeme geldi: Hollanda’da göç ve İslam karşıtı politikaların yükselişi, göç krizinin siyasallaştırılması ve İslamofobinin giderek kurumsallaşması. Parlamentodan geçen “burka yasağının genişletilmesi” yasası, “camilerdeki enformel eğitimin denetlenmesi” önerisi gibi adımlar, başta HDV olmak üzere, İslami kurumlara yönelik sistematik baskılara zemin hazırlamaktadır. Bu sürecin bir sonucu olarak HDV camilerinin de dahil olduğu camilere yönelik tehditlerin arttığı da görülmektedir.

Ayrıca, camilerdeki eğitimlere müdahaleyi öngören yasa tasarısına karşı, HDV’nin 100.000 imza toplayarak parlamentoya sunması, son gelişmeler karşısında HDV’nin hükümetten daha fazla koruma talep etmesi de göz ardı edilmemelidir. Hollanda medyasının ise siyasetçilerin HDV’yi hedef alan söylemlerini manşetlere taşıması süreci daha da karmaşık hale getirmektedir.

Son gelişmelerden de anlaşılacağı üzere, Hollanda Diyanet Vakfı uzun süre daha Hollandalı siyasetçilerin gündeminde kalacaktır. Bu tatsız durum toplumsal kutuplaşmayı derinleştirse de değişmeyecek gibi görünmektedir.

Hollanda Diyanet Vakfı hakkında geçmişte kaç yazı kaleme aldım, hatırlamıyorum. Ancak her fırsatta, HDV’nin bu muameleyi kesinlikle hak etmediğini vurguladım. Böyle bir süreçte yapılabilecekleri, HDV’nin tarihinden örneklerle anlatmaya çalıştım. Yine anlatırım, mesele değil. Ancak bana göre, HDV’nin öncelikle atması gereken ilk adım, Vakfın ön bahçesinde genellikle öğleden sonra park halinde bulunan “CD” plakalı aracı kaldırmasıdır. Gerisi gelecektir.

Veyis Güngör
23 Ekim 2025

Scroll naar boven
Scroll naar top