Her geçen gün dünyayı etkisi altına alan Rusya-Ukrayna Savaşı insanlığa hangi bedeli ödetecek?

İçinde bulunduğumuz 2022 yılının şubat ayı sonlarında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşında, her ne kadar iki ülke öne çıksa da, savaş ne yazık ki iki ülkeyle sınırlı kalmamıştır. Savaş, gözlemlendiği üzere, kısa bir süre içinde, çok ortaklı bir çatışma halini almıştır. Savaşın etkileri, başta Ukrayna’nın komşu ülkeleri olmak üzere, dalga dalga yayılarak, dünyada bir çok ülkede farklı şekillerde görülmüştür. Rusya’ya karşı geliştirilen yaptırımların etkisi, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, küresel ölçekte hissedilmiştir. Savaşa hiçbir şekilde müdahil olmamış ülkeler ve topluluklar dahi, öncelikle ekonomik olarak savaşan iki ülkeye bir ölçüde bağımlı olmalarından dolayı, savaşın kurbanları olmuşlardır. Bu makalede, Doğu Avrupa’da başlayan savaşın, dünyanın yeniden şekillenmesi ve giderek ekonomik, askeri, sosyal ve siyasi olarak tüm insanlığı içine alan etkileri üzerinde durulacaktır.

Ukrayna Savaşı’nın, dünya üzerinde meydana getirdiği etkilerine değinmeden önce, Savaşın kimler arasında olduğu yönündeki iddia ve yorumlara kısaca değinelim. Zira bu yorumlar bizi, geçen yüzyılda yaşanan küresel gelişmelere götürmektedir.  Uluslararası ilişkiler uzmanı Tanguy Struye de Swielande Louvain (Katolik Üniversitesi (UCLouvain) ve Royal Military Academy (Belgium) öğretim görevlisi), “Ukrayna Liberal düzenin mezarı mı olacak” başlıklı makalesinde, dikkatlerimizi tam da bu yöne çekmektedir. Uzmana göre, Rusya-Ukrayna Savaşı, iki farklı dünya görüşünün çatıştığı, karşı karşıya geldiği bir savaştır. Bir tarafta, 1945 yılında doğan ve 1990 yılında güçlenen liberal düzen, diğer tarafta, muhafazakar ve otoriter düzen. Ukrayna’daki Savaşı’nı, dünyaya şekil vermeye devam eden liberal düzenin, Moskova’nın, yani Putin’in, Çin’in stratejik desteğiyle, püskürtülmesi olarak yorumlanan Tanguy Struye göre, demokrasiler kriz sürecinde, otoriter rejimler ise, 15 yıl öncesine göre çok daha güçlü (de Swielande Louvain 2022). Uluslararası ilişkiler uzmanlarının bazılarına göre, dünya şu anda üç gruba bölünmüş durumda: Demokrasiler, otoriter rejimler ve ikisinin ortasında, bazen birinciyle eşit, bazen ikinciden yana olan ülkeler.

Bu yorumlardan, soğuk savaş sonrası yaşanan dönemin bir ara dönem olduğu, dünyaya yön vermek isteyen güçler arasındaki rekabetin hızla devam ettiği anlaşılmaktadır. İnsanlığa farklı bedeller ödetecek olan Rusya-Ukrayna Savaşı, daha çok otoriter bir rejim modeliyle gücünün her yerde olduğuna inanan ve savunan Rusya ile, idealizm sarhoşluğuyla liberal bir dünya düzeni savunan Batı arasında bir mücadele, yarış, kavga ve çatışma olarak görülmektedir. Oysa, II. Dünya Savaşı devam ederken (1941), ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, yeni kurulacak dünya düzenin şu dört özgürlük üzerine kurulacağını söylemişti:
Konuşma ve ifade özgürlüğü
İnanç özgürlüğü
Yoksulluktan kurtulma özgürlüğü
Korkudan kurtulma özgürlüğü… 

Ancak, Rusya-Ukrayna Savaşı bize, bir süredir devam eden özgürlüklere dayalı olduğu iddia edilen dünya düzeninin temellerinin sarsıldığını gösteriyor. Çünkü, savaş, uzun vadeli, sürdürülebilir stratejik kalkınma planlarının yeniden formüle edildiğinin haberini veriyor. Avrupa ve ABD’nin, Rusya’ya yönelik yaptırımları, hammadde ve enerji kaynakları, gıda ihtiyaçlarında, tedarik sorunu oluştururken, enflasyonun yükselmesini ve insanların alım gücünün düşmesini beraberinde getirmektedir. Korku artıyor, yoksulluk yükseliyor.

MÜLTECİ AKIMI
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte, Avrupa yeni bir mülteci akımıyla karşılaştı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği UNHCR’in açıklamalarına göre, savaşın başladığı günden bu yana, 4,8 milyon Ukraynalı ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bunların çoğunluğu, Ukrayna’nın komşu olduğu ülkelere sığındılar. Bazı Ukraynalı mülteciler, Avrupa ülkelerinin hemen hemen hepsine yayıldılar. Hükümetler, kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, hatta halklar ve bireyler, Ukraynalı mültecileri olağanüstü bir gayret göstererek kabul ettiler. Devletin kullanılmayan binaları, spor salonları ve otellerin yanısıra, Ukraynalı mülteciler evlerde bile ağırlandılar. Halktan başka bazı karar vericiler, örneğin İngiltere’nin eski İskân Bakanı ve Muhafazakar Parti Milletvekili Robert Jenrick, Ukraynalı sığınmacı bir aileyi evine aldı (Güngör 2022).

GIDA VE HAMMADDE TEDARİKLERİNDE SARSILMA
Bir çok Avrupa ülkesi başta olmak üzere, Afrika ülkelerinin enerji ve özellikle tahıl sektöründe Ukrayna ve Rusya’ya bağımlı olmaları, savaşla birlikte, beklenmeyen sonuçlara sebep oldu. Bu konuda, Birleşmiş Milletler bünyesindeki Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), savaşın devamı ile gıda ve yem fiyatlarının yüzde 20 oranında artış olabileceği ve bunun da küresel çapta yetersiz beslenme sorununu tetikleyebileceği uyarısını yapmıştı. Ukrayna ve Rusya’nın özellikle tahıl ihracatında, dünyanın yüzde 19 arpa, yüzde 14 buğday ve yüzde 4 mısır ihtiyacını karşıladığı biliniyor. Diğer taraftan, gelişmiş 50 ülkenin buğday ihtiyacının yüzde 30 ya da daha fazlası, Ukrayna ve Rusya’ya bağımlı olması ve bu iki ülkede hasad yapılamaması halinde de, uluslararası gıda ve yem fiyatlarında yüzde 8 ile 22 arasında artış olacağı kaçınılmaz olarak görünüyor. Bu artış, Gıda uzmanı Prem Bindraban’a göre, açlıkla mücadele eden ve tarım ürünleri ithalatında bağımlı hale getirilen Afrika’da (Bindraban 2022), Ukrayna’dan daha fazla insanın hayatına mâl olacak. 

ASKERİ SAVUNMALAR VE YATIRIMLAR
Hatırlanacağı üzere, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, Avrupa Birliği ülkeleri, insan haklarına dayalı, çok taraflı yönetim modelini önceleyen bir politika geliştirdiler. NATO ve ABD, Avrupa’nın güvenlik ve savunma işini üstlenmişti adeta. Bu büyünün bozulması, 2008-2009 ekonomik kriziyle başladı ve Çin’in dünyadaki yükselişi ve Çin Denizi’ndeki gerilimler, Rusya’nın 2008 yılında Gürcistan müdahalesi ve 2014 yılında Kırım’ı ilhakıyla devam etti. ABD Başkanı Donald Trump’ın “Amerika first” politikası da bu süreci hızlandırdı. Diğer taraftan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un geçtiğimiz yıllarda, “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklaması ve ‘Avrupa Ordusu kurulmalı’ çıkışı, “AB Savunma Birliği” ihtiyacını konuşulur hale getirmişti. Tam da bu süreçte, 2022 yılının ilk aylarında Rusya, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saldırdı. Saldırı, AB Savunma Birliği projesini hızlandırdı. Askeri savunma hamlesinin en dikkat çeken hareketi Almanya’dan geldi. Almanya, 100 milyar Euro tutarında bir askeri fon oluşturup, bundan böyle GSYİH’nın yüzde ikisinin askeri harcamalara ayrılacağını ilan etti.

Diğer taraftan, yıllardır NATO’ya üyeliği gündemine alınmayan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği de, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla gündeme geldi ve tartışılmaya başlandı. Ayrıca, çok uzun bir sürece ihtiyaç duyulan Ukrayna’nın Avrupa Birliği üyeliği de sık sık gündeme geldi. Bu savaş öncelikle, Avrupa Birliği’nin kendini yeniden tanımlamasını da beraberinde getiriyor.   

Yayılmacı Rusya’nın, Ukrayna’ya saldırısıyla ortaya çıkan yeni ortaklıklar ve Avrupa’nın siyasi irade eksikliğini, Avrupa’nın Rusya’ya yaptırımlarının sonuçlarını daha fazla örnekler vererek çoğaltabiliriz. Görünürde, iki süper gücün; muhafazakâr ve otoriter düzen ile dünya hakimiyetini savunan liberal düzenin çatıştığı bir süreci bizzat yaşayarak tecrübe ediyor insanlık. Zaten ABD ile Çin arasında var olan güç ve hakimiyet kavgasına, Rusya da katılmış durumda. Bu hakimiyet yarışı bize, Marksist teorisyenlerden Antonio Gramsci’nin, “Eski dünya ölüyor ve yeni dünya doğmak için mücadele ediyor: şimdi canavarların zamanı” sözünü hatırlatıyor. Canavarların küresel ölçekte yürüttükleri savaşın bedelini de, ne yazık ki tüm insanlık ödüyor. Her insan, kavganın neticelerini kendi ölçeğinde hissediyor. Bu bedel Ukrayna’da ölümle, yerlerinden edilmeyle, sürgünle ödenirken, Avrupa’da pahalılıkla, her geçen gün fakirleşmekle ve Afrika’nın önemli bölümünde ise açlıkla mücadele ederken canından olmayla ödeniyor.

Veyis Güngör
REFERANS Dergisi Mayıs Haziran 2022

Kaynakça

De Swielande,  T. S. ‘Wordt Oekraïne het graf van de liberale orde?’. 02.04.22 https://www.knack.be/nieuws/belgie/wordt-oekraine-het-graf-van-de-liberale-orde/article-opinion-1852471.html

Güngör, V. ‘Savaş, fakirleşme, açlık ve Avrupa’da yeni göç politikaları’. 22.04.2022 https://www.eurovizyon.co.uk/savas-fakirlesme-aclik-ve-avrupada-yeni-goc-politikalari-makale,9455.html?fbclid=IwAR1vE0NZ7O6fSl-0uRMZxszN0Rf9nsqh9aGBUSKcIlmZ0N_83m9YErWIBLc

Bindraban, P. ‘Deze oorlog zal meer levens eisen door honger in Afrika dan door geweld in Oekraïne’. 19.04.2022 https://www.trouw.nl/opinie/deze-oorlog-zal-meer-levens-eisen-door-honger-in-afrika-dan-door-geweld-in-oekraine~b5f67cce/

Scroll naar boven
Scroll naar top