Fransa seçimleri ve Avrupa’nın geleceği

Bugün Fransızlar tekrar sandığa gidiyorlar. Cumhurbaşkanlarını seçecekler. Geçen hafta yapılan ilk turda dokuz parti elenmişti. İkinci ve son turda Cumhurbaşkanlığı yarışı Macron ile Le Pen arasında olacak. Cumhurbaşkanlığı seçimleri optimistler ile pesimistler arasında bir yarış halini aldı. Bir tarafta Fransa’nın geleceğini iyi görenler, gelir düzeyleri iyi olanlar ve yüksek eğitimliler, diğer tarafta yarınlarından endişe duyan ve içinde bulundukları şartlardan rahatsız olanlar. Esasen, bu bir Avrupa genel fotografı. Diğer Avrupa ülkelerinde de aynı gruplaşmayı görebilmekteyiz. Bunun için Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri Avrupa’nın geleceği hakkında da bir fikir verecektir. Şimdi, önce Macron ve Le Pen’in politikalarına kısaca değinip, devamla yorumcuların bu tabloyu okumalarına bir göz atalım.

Macron ne istiyor?

Emeklilik yaşının 62 olarak kalması, şirket vergilerinin yüzde 33,3’ten yüzde 25’e indirilmesini savunan Macron, işten çıkarılan veya işini bırakanların sosyal ödenek almalarını istiyor. Macron, Avrupa Birliği ile ortak çalışmanın ve özellikle Almaya ile ilişkilerin sıkı tutulmasını, Avrupa sınırlarına 5000 ekstra görevlinin yerleştirilmesini istiyor. 120.000 bürokratın işine son verilmesi bunun yerine 4 – 5 bin arasında hizmetli alınmasını teklif ediyor.

Le Pen ne istiyor?

Haftalık 35 saat mesai süresinin devamı, emeklilik yaşının 60’a indirilmesi, dış ticaret yapanların yüzde 35 vergi ödemesini savunan Le Pen, kriminal olaylara karışan yabancı uyruklulur gibi oturum izni olmayan tüm yabancıların ülkeden atılmasını istiyor. Yıl bazında en fazla 10 bin göçmenin ülkeye gelmesi ve aile birleşiminin yasaklanmasını savunan Le Pen, Avrupa Birliği ile yola devam edilmesi için referendum yapılması, para birimi olarak Frank’a geri dönülmesi, NATO’dan çıkılması ve Rusya ile ilişkilerin iyileştirilmesini savunuyor.

Liberal Macron ve sağcı-popülist Le Pen
Macron ve Le Pen’in savunduklarından hareketle, Pazar günü Fransız seçmeninin liberal Macron ile sağcı-popülist Le Pen arasında bir seçim yapağı söylenebilir. Sosyal Cografyacı bilim insanı Christophe Guilluy, ‘Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin esasen başarılı, şehirli gruplarla gelişmemiş, geri kalmış Fransızlar arasında yapıldığını’ ifade ediyor. İki seçmen grup arasındaki farklılıklara dikkat çeken Guilluy ‘Macron’un seçmenleri yüksek eğitimli, iyi gelire sahipler ve açık toplum taraftaları. Le Pen’in seçmeni ise daha çok geri kalmış, başarısız, sınırların tekrar belirlenmesi gerekir düşüncesinde olanlar’ diyor.

İlk tur sonuçlarına göre ortaya iki farklı Fransa çıktı
Şehirlerden çıkan sonuçlar seçmenin profilini de belirliyor. Fransa’da 23 Nisan tarihinde yapılan ilk tur Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları seçmen profilini çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Guilluy yorumunda şunları söylüyor: “Macron, Fransa’nın onbeş metroplinde başarı gösterdi. Paris, Lyon, Bordeaux, Nantes, Strasburg, Rennes ve Rouen gibi şehirlerde Macron birinci çıktı. Buna karşılık Le Pen bu şehirlerden başarısız çıktı. Buna göre şehirliler, dünya ile iletişim içinde olanlar, açık Avrupa’yı savunanlar Macron’u, korku içinde olanlar, Fransa merkezci olanlar, değişimden korkanlar ise Le Pen’i destekeleyenlerdir.

Fransa seçimleri ve Avrupa’nın geleceği

Fransa’da ortaya çıkan seçmen profili esasen Avrupa’nın da bir anlamda genel seçmen profilini gösteriyor. Bu profil bize aslında Avrupa’nın da geleceği hakkında bir fikir veriyor.  Mart ayında Hollanda’da yapılan milletvekili seçimlerinde de gözlemlendiği gibi, Avrupa’da artık ‘elit’ grupların belirleyici gücünü kaybettiği, zayıfladığı görülmekte. Klasik sağ ve sol ayrışmasının veya partilerinin de pek fazla belirleyiciliği kalmadı. Örneğin Hollanda’da onyıllarca hükümet ortağı olan İşçi Partisi, mart seçimlerinde siyasi hayatının en büyük yenilgisini yaşadı. Fransa’da da Sosyalist ve Cumhuriyetçi partilerin akibeti belli. Seçmenin ya da çoğunluğun en çok dikkat ettiği kriterler, güncel temalar ve sorunlar hakkında ortaya konulan görüşlerdir.
Kısacası, artık Avrupa’da siyasi gündemi belirleyen klasik güçler kan kaybetmekteler. Avrupa’da yükselen popülizm eski ideolojilerin yerine aday. Mart ayında Hollanda kıl payı popülizmden kurtuldu. Fransa kararını veriyor. Artık Avrupa’nın geleceği içe kapanmayı savunanlarla, açık Avrupa’yı isteyenlerin kararına bağlı. Onun için Fransa ve Almanya seçimlerinde ortaya çıkacak sonuçlar Avrupa’nın geleceği için hayati önem arzediyor. Tabiiki, beş milyon Türk vatandaşının ve yirmibeş milyon Avrupalı müslümanın da geleceğini yakından ilgilendiriyor.

Veyis Güngör

7 Mayıs 2017

 

Scroll naar boven
Scroll naar top