Birlikte yaşama kültürü insanlık tarihinin en önemli fenomeni arasında yer almıştır.
Birlikte yaşama kültür ve sanatı bireyin kendisiyle olan ilişkisinden başlayıp,
ait olduǧu kültür ve medeniyete kadar uzanan geniş bir alanı içine alır. Aile, çeşitli
siyasi, dini ve sosyal kurumlar, arkadaş ve iş çevresi, mahalle, okul, topluluk
ve millet birlikte yaşama kültürünün alanlarıdır.
Meseleye Avrupalı Türkler açısından bakıldıǧında birlikte yaşama kültürünün genel
anlamda iki farklı yönü ortaya çıkar. Birincisi, Avrupa’daki Türk toplumunun
kendi arasındaki iletişim, uyum, çatışma, birlikte hareket etme, ortak çalışma alışkanlıǧıdır.
İkincisi de, Avrupalı Türklerin içinde yaşadıkları Avrupa toplumuyla olan ilişkileridir.
Bu makale, Avrupalı Türklerin Avrupa ülkelerinde birlikte yaşama kültürünü mümkün
kılan ve birlikte yaşama kültürünün geliştirilmesine katkıda bulunan faaliyetlerden
örnekler sunulacaktır.
Giriş
Türkler tarih sahnesinde yer aldıkları andan itibaren farklı kültürlere
mensup olan topluluklarla karşılaştılar. Tanıştılar. Birlikte oldular. Türkler
farklı inanç, kültür, dil mesnuplarıyla birarada yaşamanın sınavını tarih içerisinde
en mükemmel bir şekilde verdiler. Örneǧin Selçuklu döneminde oluşturdukları
medeniyet, bugün dünyanın ders alması gereken bir modeldir. Ayrıca Osmanlı çok
kültürlü yaşam modeli de üzerinde durulması gereken bir yaşam düzenidir. Aynı
dönemlerde, Hindistan’da kurulan ama çok fazla dile getirilmeyen büyük Türk
Hakanı Babür Şah’ın kurduǧu Babürlü Türk Devleti de, Türklerin çok kültürlülük
ve farklı milletlerle birlikte yaşama tecrübesine güzel bir örnektir.
Avrupa milletlerinin tarihi ise, her ne kadar birlikte yaşama tecrübesine sahip olsalarda, toplu katliamlara şahit olmuştur. Örneǧin, Bartholemeos Gecesi Katliamı’nda 3000 Hugenot ve 70 bin Fransız Protestan, Fransa’nın diğer bölgelerinde Katolikler tarafından öldürülmüştür. Bunun dışında Orta Avrupa tarihinin en kanlı ve vahşi mezhep çatışması 30 yıl savaşları esnasında 8 milyon insan öldürülmüştür ve uzun yıllar süren bu savaşın kıtlık ve açlığa sebep olmasından dolayı kanibalizm (yamyamlık) vakaları yaşanmıştır. Düşman mezheplerin askerleri birbirlerinin etini yemiştir. 12. yüzyılda 4. Haçlı Seferlerinde o dönem Konstantinopolis’e bugünkü İstanbul’a gelen Katolikler Ortodoksların mallarını ve Ayasofya’yı dahi yağma edip tahrip etmiştir. (*) Endülüs’de XVI. ve XVII. yüzyıllarda yapılan Engizisyon işkenceleri, devamında Afrika sömürgeciliǧi ve katliamlar da Avrupa tarihinde yerini almıştır. Ne yazıkki, Avrupa tarihi “öteki” ile yaşam tecrübesi konusunda sorunlarla doludur. Farklı dil, din ve ırklarla ortak ve birlikte yaşam sürme konusunda Avrupa’nın zengin bir deneyimi olduğu söylenemez. Bu nedenle farklı ve yabancı olanlar, topluma sonradan eklemlenenlere kuşku ile bakıldı. Avrupa tarihi bu açıdan bakıldığında büyük trajedilere de sahne oldu. Geride bırakılan yüzyıl da bile, Avrupa’da ‘öteki’ ile birlikte yaşama kültürü yeterince hazımsanamadı. Örneğin Almanya’da Avrupa’nın “ötekisi” olarak Yahudiler, 20. yüzyılın en büyük soykırımına maruz kaldı. Avrupa’da zaman zaman nükseden Antisemitizmi önlemek için yasak düzenlemeler getirildi, ancak bu konuda kitlesel bilinç değişikliği yeterli düzeyde olmadığı ve “öteki” ile birlikte yaşama kültürü yeterince içselleştirilemediği için bugün bile antisemitizmin kökenleri kazınamadı.20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa’nın sosyal, demografik ve dini manzarasını değiştiren yeni gruplar da topluma eklemlenmeye başladı. Renkleri, dilleri ve dinleri farklı olan bu gruplar arasında en görünür ve belirgin olan Müslümanlar, Avrupa’nın yeni “ötekileri” olarak algılanmaya başlandı. (**)
Böyle bir tarihi tecrübeye sahip olan Avrupa ülkerinde; son bin yılda Selçuklu, Osmanlı ve Babürlü Türk Devleti olarak insanlıǧa farklılıklara saygı anlayışı başta olmak üzere, birlikte yaşama kültürünü ve örneklerini sunan bir milletin çocukları olarak sayıları dört, beş milyonla Avrupa Türkleri yaşamaktadır.
Avrupalı Türkler. Avrupa tarihinin karanlık sayfalarının da bilincinde olarak, aidiyet duyduǧumuz kültür ve medeniyet mirasının çocukları olarak, içinde yaşadıkları Avrupa toplumuyla birlikte yaşama kültürüne katkıda bulunmanın yolları üzerinde düşünmeliler. Tarihten gelen birlikte yaşama kültürü tecrübesinin kendileri ve Avrupalılar için bir şans olduǧunun farkına varıp, birlikte yaşama kültürü alanlarını çoǧaltmalılar. Şartlar ne kadar çetin olursa olsun, varoluş ontolojilerinden hareketle Avrupa’nın sosyal gerçeǧini doǧru okumalılar. Avrupalı Türkler, Avrupa’da bazı politikacılar tarafından bir ‘iç tehdit ve düşman’ ya da ‘güvenlik sorunu’ olarak tanımlanmaya devam edilsede, Avrupa’daki geleceklerini dert edinenleri siyaset alanında, sivil toplum alanında ciddi bir mücadele onları beklemektedir.
Kültürel Faaliyetler
Avrupa’daki Türkler açısından, birlikte
yaşama kültürünün geliştirilmesi alanlarından birisi de Avrupa ülkelerinde
yapılan sosyal, siyasi ve kültürel faaliyetlerdir. Avrupalı Türk gönüllü-sivil
toplum kuruluşlarının daha çok yerlilere yönelik yaptıkları faaliyetlerle
birlikte yaşama kültürüne katkıda bulunulabilir. Yapılan faaliyetlerin
Hollandalıları, Almanları yakinan ilgilendiren konular olması, yani onların da
dertleriyle ilgilenildiǧini gösteren faaliyetler olması birlikte yaşama
kültürünün gelişmesini saǧlar. Bu aynı zamanda vatandaşı ya da yaşamakta olduǧumuz
toplum için sorumluluk almak demektir ki, bu tür faaliyeler önyargıları yer yer
bertaraf eder. Bu baǧlamda, Hollanda merkezli Türkevi Topluluǧunun uyguladıǧı
faaliyetler örnek olarak gösterilebilir.
Kurban Bayramı ve
yardımlaşma
Kurban Bayramı et toplama projesi oniki
yıl önce Hollanda’daki Müslümanlar tarafından başlatılan bir yardımlaşma
projesidir. O yıllarda, kurban kesen müslümanların, kurban etlerinin bir
bölümünü toplayıp, KOÇ Sucuk fabrikasında sucuk haline getirilip, ihtiyaç
sahiplerinin erzaklarını aldıkları Gıda bankalarına verilmeleriyle başlamıştır.
Sonraki yıllarda geliştirilerek, kendilerini yalnız hissenden Hollandalıların
da katıldıkları RestoVanHarte kuruluşuyla Kurban Bayramı Yemekleri projesi
olarak devam etmiştir. Bu örnek projeyi gören bazı cami kuruluşları ve müslüman
aileler, Kurban bayramlarında bulundukları mahalledeki ihtiyaç sahiplerine
verilmek üzere bir kısım kurban etlerini gıda bankalarına vermişlerdir.
Türklerin başlattıkları bu proje Hollanda’daki Faslı Müslümanlar tarafından da
uygulamaya konulmuştur. Müslümanlar bu davranışlarıyla Kurban Bayramında kurban
kesmenin bir ibadet ancak paylaşmanın da bir kardeşlik olduğunu
göstermişlerdir. Paylaşma sadece kendi aralarında kalmamış, aynı zaman da
içinde yaşadıkları ülkenin insanlarına da ulaşmıştır. (***)
Mevlana Rumi Yemek
Haftası
Türkevi
Derneği, Tevazü Tasavvuf Müsiki Grubu ve Resto van Harte kuruluşları tarafından,
ünlü düşünür Mevlana Celaleddin Rumi’nin vuslat yıldönümü dolayısiyle organize
edilen ‘Mevlana Rumi Yemek Haftası’ projesi 2005 – 2014 yıllarında Amsterdam,
Katwijk aan de Zee, Rotterdam, Utrecht ve Alkmaar şehirlerinde uygulandı.
Program, katılan Hollandalılara hazırlana Türk yemeklerinin ikramıyla başlar.
Tasavvuf musikisinden örneklerle devam eder. Mesnevi’yi Hollandacaya tercüme
eden Abdulwahid van Bommel tarafından yapılan sunumla sona erer. Ayrıca soru
cevap bölümü de olan programlarda
Mevlana düşüncesi, Türk ve İslam değerleri anlatılır. Örneğin 2013 yılında,
Hollanda Mevlana Yemek Haftası Programı finalı Utrecht’de yapıldı. Her şehirde
farklı geçen ve yaşanan Mevlana Rumi günü, 120 kişinin katıldığı ve Utrecht Pop
Korosu’nun da yer aldığı bir programla sona erdi. (****)
Ahilik; Sosyal Sorumlu
Girişimcilik
Ahilik
programlarından biri ‘Ekolojik, Ekomonik ve Etik krize cevap: Ahilik’ başlığı
ile, Hollanda’nın doğu bölgesinde, tarihi Deventer Belediye Meclis binasında ikibin
Hollandalı üyeye sahip Sosyal Sorumlu Girişimcilik Kurumuyla (MVO) ortaklaşa
yapıldı. Ahilik üzerine kitap çalışması olan Abdulwahid van Bommel Anadolu’dan
geliştirilmiş hak, adalet, paylaşma değerlerinin merkez olduğu Ahilik sistemini
anlattı. Ahilik sisteminin bir İslam ahlakı olduğunu söyleyen Abdulwahid van Bommel,
kendini feda etmek, karşılıksız vermek, yardımda bulunmak günümüz insanının
muhtaç olduğu değerler olduğunu ifade etti. İkibin işverenin üye olduğu
Hollanda Sosyal Sorumlu Girişimcilik kurumu adına konuşan Martine Breedveld Avrupa’da
her geçen gün büyüyen Sosyal Sorumlu Girişimcilik sistemini anlattı ve Ahilik sistemi
ile baǧ kurdu. (*****) Program tartışma, soru ve cevaplardan sonra, Tasavvuf
şiir dinletisiyle sona erdi.
Sonuç
Türkevi’nin uyguladıǧı örnek projelerde,
hedef kitlesi olarak Hollandalılar seçilmesi, faaliyet dilinin Hollandaca
olması, organizasyonların Türk ve Hollanda kuruluşlarınca ortak yapılması
dikkat çekmektedir. Seçilen konular Türk İslam kültür değerlerini
yansıtmaktadır. Avrupa’da toplumsal
bir sorun olan ‘Yoksulluk’ ile mücadele edilmektedir. Sosyal
ve kültürel katılım öngörülmektedir. Avrupalı Türklerin Hollanda toplumu
sırtında bir kambur değil, aksine topluma katkı sağlamak çabası içinde oldukları
görülmektedir. İslamafobi ve ırkçılıkla mücadele edilmektedir. Türklerin ve Müslümanların
renk, ırk, din ve dil ayırımı gözetmeden insanlara yardım edebileceǧini göstermektedir.
Tarihten gelen bir birlikte yaşama gelenek ve kültür tecrübesine sahip olunduǧu
söylenmektedir. 13. Yüzyıldan itibaren birlikte yaşama kültürünü bir ontoloji
haline getiren Türklerin, bundan sonra da birlikte yaşama sanatının sır ve
esprisinin mensup oldukları kültür ve medeniyet öǧretisinde gizli olduǧu mesajı
verilmektedir.
(*) Selin Çalık Muhasiloviç, 29.08.2018, https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/avrupada-bircok-skandal-vatikanin-kanli-siciline-islenmistir/1241690
(**) Talip Küçükcan, 26 March 2006, https://www.setav.org/en/abde-muslumanlar-ve-islamofobi/
(***) Veyis Güngör, 31 Ağustos 2017, HABER Gazetesi
(****) Veyis Güngör, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Düşünce Kuruluşları Forumu: Göç ve Diaspora, 09-10 Temmuz 2019, Ankara – Türkiye
(*****) A. van Bommel van, 2012, Herleving van het
ethisch zaken doen in de 21e eeuw: Ahilik Sistemi, 1. Baskı, Amsterdam,
Türkevi Yayınları.
23 Aralık 2019 – REFERANS DERGISI 53. SAYI İCİN KALEME ALINMISTIR