Birbirimiz için fedakarlık yapmaya hazır mıyız?

Bir çok ülkede olduǧu gibi, Hollanda’da korona krizi sürecinde bir çok önlem almaya devam ediyor. İki haftadır, televizyonlarda fazla görmeye alışık olmadıǧımız Kral Willem-Alexander başta olmak üzere, Başbakan Mark Rutte’nin açıklamalarının sık sık ekranlara getirilmesi, krizin boyutlarını gösteriyor. Ülkelerin ve insanlıǧın olaǧanüstü bir süreç yaşadıǧını hissetmeyen kalmadı.

Kabine üyeleri, genellikle Başbakan ve Saǧlık Bakanı sık sık, televizyonlardan naklen yayınlanan basın toplantıları yaparak, gelişmeleri vatandaşla paylaşıyorlar. Alınan kararları; insanlararası birbuçuk metre mesafa, ellerin sık yıkanması, evde çalışılması, zorunlu olmadıkca dışarı çıkılmaması, misafir kabul edilmemesi, alışverişin tek kişinin yapmasını, söylüyorlar.

Hollanda’da 12 Mart’da açıklanan koronavirüsü önlemlerinin ikinci haftasına girdik. Dün akşam, 6 Nisan’a kadar alınan bu önlemlerin, restoranlar,  okullar, cinema, spor merkezleri, kafe, barların kapalı kalmasının 29 Nisan’a kadar uzatıldıǧını öǧrendik. Başbakan, işin başında olduklarını, alınan önlemlerin fayda saǧladıǧını, yeni önlemler almadıklarını, var olan tedbirlerin süresinin uzatıldıǧını belirtti. Savaşları saymazsak, Hollanda tarihinde en zor dönemlerden birinin yaşanıldıǧını belirten Başbakan Rutte, bu günleri dayanışma içinde atlatmalıyız dedi.

Toplantı, düǧün, parti gibi etkinliklerin yasaǧı ise 1 Haziran’a kadar devam ederken, üç ya da daha fazla insanın sokakta birarada bulunma yasaǧı da devam ediyor.

Tarihçiler, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Hollandalıların ilk kez bu şekilde hissedilebilir bir varoluş korkusu yaşadıklarına dikkat çekiyorlar. Korku ve endişenin insanı savunmasız, çaresiz hale getirdiǧi bu günlerde, yardımlaşma ve dayanışmanın daha fazla önem taşıdıǧına vurgu yapılıyor. Birlikte, el ele, acıları paylaşarak bu kriz dönemini atlatılabileceǧi ifade ediliyor.

Kültür tarihçilerinden Lotte Jensen, ‘Felekatler, cinsiyet, milliyet, dini inanç ayırt etmez’ diyerek, içinde yaşadıǧımız günlerde, insanların birbirleri için fedakarlık yapmaya hazır olmaları, dayanışma örnekleri sergilemeliri yönünde bir çaǧrı yapıyor.  

Bu zor günlerde, kimin elinden ne geliyorsa, kabiliyeti, becerisi, hüneri neyse ortaya koymalıdır. Fiziki olarak biraraya gelemesek, misafir olarak evleri ziyaret edemesek bile, yeni geliştireceǧimiz, basit ve uygulanabilir yöntemlerle dayanışma içinde olmamız akli selimin ortak görüşü.

Birbimizi sık sık telefonla aramalıyız. Hal, hatır ve saǧlıǧımızı sormalıyız. Yalnız yaşayan, ihtiyar komşularımız, akraba ve tanıdıklarımız, ebeveynlerimizi bu günlerde hiç boş bırakmamalıyız. Bunlar ilk akla gelen ilişki biçimleri olabillir.

Emekli olan saǧlık çalışanlarının yeniden görev için başvuruları, ihtiyarların kaldıkları evlerin önünde konser vererek onlara moral veren sanatçılar, günde en az üç aile için yemek yapıp daǧıtan gönüllü aşçılar, ihtiyaç sahiplerine yemek paketleri daǧıtan gençler, camiler ve kiliselerden canlı video yayınları, restotanlarında hazırladıkları yemekleri ihtiyaç sahiplerine ulaştırma da bu zor günlerde yapılacak işler arasında sayılabilir.  

Dernekler, vakıflar, camiler, kulüpler, sosyal gruplar, federasyonlar kısaca insanları biraraya getiren teşekküller hitap ettikleri, ulaşabildikleri mensupları ve kitlelerle dijital iletişim içinde bulunmalılar. Bu teşekküller dışında kalanlar da ihmal edilmemelidir. Korona krizinden olumsuz yönde etkilenen bireyler ve aileler, sosyal kurumlar tarafından yalnızlıǧa terk edilmemelidir.

Evet, Başbakan Mark Rutte ve Saǧlık Bakanı Hugo de Jonge’nin açıklamalarına göre, şimdilik, kabine tarafından alınan önlemler doǧrultusunda Nisan ayı sonuna kadar yaşamaya devam edeceǧiz. Bu süreçte, şartlara uygun olarak dayanışma, birlikte çalışma, yardımlaşma, iyilik yapma, birbimizi daha iyi anlamaya gayret etmeliyiz. Yani, birbirimiz için fedekarlık yapmaya hazır olmalıyız. Unutmayalım, bu günler birbirimize ne kadar muhtaç olduǧumuzu hatırlatmaktadır.

Veyis Güngör
1 Nisan 2020

Scroll naar boven
Scroll naar top