Avrupa Türk diasporasından ne anlıyoruz?

HABER gazetesinde (2 Ocak 2017) çıkan ‘Avrupa Türk Diasporası 2016’yı nasıl hatırlayacak?’ başlıklı yorumumdan sonra, bazı dostlarım ‘Diaspora’ kelimesine takıldılar.
Diaspora deyimi biz Türkler’e antipatik gelebilir. Bu deyim ilk önce dünyanın çeşitli yerlerinde kümelenmiş olan Yahudiler için kullanılmıştı. Daha sonra Ermeniler için de kullanıldı.

‘Diaspora’ kelimesinin sözlük anlamı: Anavatanlarını terkedip başka yerde yaşamaya başlamış etnik gruplar’ olarak tanımlanır. Yani ülkesinden göçe zorlanmış topluluklardır.
Bu yönde farklı tanımlar da bulunmaktadır. Örneğin: Diaspora; doğduğu ülkeden başka ülkelere göç eden veya göç edenlerin soyundan gelen ve geldiği ülke ile ortak ulusal, hemşehrilik veya etnik kimliği paylaşan nüfustur.’ (Metin Arcan, Radikal 25/04/2015)

Demek oluyor ki, ekonomik yönden göçe zorlanmış ve Avrupa’ya yerleşmiş Türkler için de aynı tanımı kullanabiliriz. Kaldı ki, son yıllarda ‘diaspora’ deyimi, Türkiye’de Üniversiteler başta olmak üzere, bir çok kurum ve kuruluş, siyasetçiler hatta Bakanlar tarafından da kullanılmaya başlandı.

Acizane şahsım da, Türkiye’de bizim için yıllardır yakıştırılan ‘gurbetci, Almancı’ ve Avrupa’da da ‘yabancı işçi’ veya ‘misafir işçi’ gibi deyimler yerine, uluslararası bilinen ‘diaspora’ deyimini kullanmayı uygun görmekteyim. ‘Avrupalı Türkler’ kavramı da uygundur.

Kısaca ifade etmemiz gerekirse, Avrupa Türk diasporası; Türkiye ve Avrupa’ya aidiyet duyan, Avrupa’yı Türkiye’ye, Türkiye’yi de Avrupa’ya bağlayan topluluktur. Bu topluluk aynı zamanda, tarihi ve kültürel ilişkilerimizin olduğu dünyadaki tüm mazlumlar için de sorumluluk hisseder.

3 Ocak 2017
Veyis GÜNGÖR
(Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı)

 

Scroll naar boven
Scroll naar top