Avrupa İslamı’ndan murad edilen nedir? Bu mümkün mü?

‘Avrupa İslamı’ tezi, uzun zamandır Avrupa gündeminde tartışılıyor. Bu çerçevede, iki hafta önce Berlin’de iki gün süren bir toplantı yapıldı. Toplantıda dikkat çeken bir detay vardı. Detay, Berlin toplantısında, konuşmacıların arkasında yer alan “Alman İslamı” kavramıydı. ‘Avrupa İslamı’ kavramı, Berlin toplantısıyla “Alman İslamı” kavramına dönüşmüştü. Aslında bu detay bile, bize ‘Avrupa İslamı’ tezinin ne kadar kaygan bir zemin üzerinde durduğunun işaretini veriyor.
Söz konusu bu kayma, Avrupa kavramının tanımlanmasıyla da ilişkilidir. Zira, uzmanların da ifade ettikleri gibi, karşımızda tek Avrupa yok. Bir çok Avrupa vardır. ‘Avrupa İslamı’ tezini ortaya atanlar, hangi Avrupa’yı baz alacaklar?
Liberal Avrupa mı? Sosyalist Avrupa mı? Katolik veya Protestan Avrupa mı? Ateist, agnostik Avrupa mı? Bu bölünmüşlük bile ‘Avrupa İslamı’ tezini tartışmayı zorlaştırıyor.
Ancak, ‘Avrupa İslamı’ tezinin mümkün olup olamadığı sorusuna cevap vermeden önce, iki konuya dikkat çekmemiz gerekiyor. Bunlardan birincisi, ‘Avrupa İslamı’ tezini ortaya atanların muradı nedir? Ne istiyorlar? Hangi saiklerden hareketle ‘Avrupa İslamı’ tezini savunuyorlar?

İkincisi de, (ki ‘Avrupa İslamı’ tartışmasında önemli olanı da budur), Avrupa’daki Müslümanlar’ın hali nedir? Hayalleri, beklentileri, hayal kırıklıkları nelerdir?
Çünkü Avrupa Müslümanları, olası bir ‘Avrupa İslamı’nın en tabii aktörleridir.
İsterseniz önce, ‘Avrupa İslamı’ tezini savunanların çıkış noktalarına bir göz atalım.
Yıllar önce, bir çoğumuzun tanıdığı düşünür Tarık Ramadan, ‘Avrupa İslamı gelmelidir’ demişti. Ramadan’a göre, ‘Avrupa İslamı’, çoğulcu Avrupa’ya uyan, barışcı ve farklı düşünenlerle diyaloga açık bir İslam olacaktı. Oysa bugün püliralist Avrupa’nın yerine, popülist ve gün geçtikçe sağ’a ve radikalizme kayan bir Avrupa sözkonusu.
Diğer taraftan, yakın zamanlarda ‘Avrupa İslamı’ tezi ile dikat çeken bir isim de, Alman İslamalog Abdel-Hakim Ourghi’dir. Ourghi, din ve toplum dergisi Volzin’in (*) Ekim sayısına (2018) verdiği demeçte, Müslümanlar’ın ivedilikle bir ‘Avrupa İslamı’na ihtiyaç duyduklarını söylüyor. Abdel-Hakim Ourghi, Maarten Luther geleneğinde olduğu gibi, Berlin’deki caminin kapısına 40 Maddelik Tez asılmasını istiyor.
Ourghi’ye göre, İslam derin bir kriz yaşıyor. ‘İnsanlar değişti. Ama İslam’ın büyük bölümü yüzyıllar öncesiyle aynı. Eğer bu değişim olmazsa, şiddete yönelir’ diyor Alman İslamalog Ourghi.
Alman İslamalog Abdel-Hakim Ourghi, çok açık bir şekilde bir değişimden bahsediyor. Müslümanlar’ın içinden bir Luther çıkmasını öneriyor. ‘İnsanlar değişiyor ama İslam değişmiyor’ diyor Ourghi. Örnek olarak da, Luther’i gösteriyor.

Hollanda’da yaşayan, yazar ve İslam bilgini Enis Odacı’ya(**) göre, tam da bu noktada ortaya temel bir yanılgı çıkıyor. Odacı, “Avrupa İslamı tezini ortaya atanların, temel yanılgıları, İslam’ı Hıristiyanlığa benzetmeleridir. Yani Kur-a’nı Kerim ile İncil’i aynı kefeye koymalarıdır. İncil ile Kur’an-ı Kerimi aynı statüye koymaya çalışmalarıdır”. diyor.
Diğer taraftan, bu çerçevede dikkat çeken bir başka nokta da; Kur’an’a inanmayla eleştirel düşünce arasına kalın bir çizginin çekildiğidir. Odacı, “Sanki, Kur’an’ın Allah kelamı olduğuna iman ettiğin zaman, olaylara ve gelişmelere eleştirel yaklaşamazsın gibi bir yargı oluşturuluyor. Oysa, İslam geleneği, tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla, eleştirel düşünen İslam alimine şahitlik etmiştir” diyor.
Bu çerçevede, ‘Avrupa İslamı’ tezi tartışmalarını görmemiş, duymamış ama tam yerinde bir yorum da, bilim adamı rahmetli Erol Güngör Hoca’dan geliyor. Güngör diyorki: “Din değişmediği halde insanların onunla ilgili anlayışları değişiyorsa, o zaman bu değişmenin sebeplerini dinde ve insanlarda değil, fakat onların dışındaki şartlarda aramak gerekir.”(***)
Kaldıki, Avrupa İslam’ı tezini savunanlar, değişimi bizzat dinde arıyorlar. İncil’de yapılan değişikliklerin Kur’an-ı Kerim’de de yapılacağını zannediyorlar ve teklif ediyorlar. Tabiiki yanılıyorlar.
Şimdi de, kısaca, ‘Avrupa İslamı’ tezi çerçevesinde, Avrupa Müslümanları’nın sosyolojisi ile ilgili yapılan araştırma sonuçlarına dikkat çekelim.
Belçikalı gazeteci, sanatçı ve filozof Jan Leyers (****), yakın geçmiş dönemde, dört ay süreyle on ayrı Avrupa ülkesini gezdi. Azınlık olarak yaşayan Müslümanlar üzerine araştırma yaptı. Leyers, Avrupa ülkelerinde Geleneksel Müslümanlar, İslamı seçen Avrupalılar, tavizsiz ve liberal Müslümanlar, din dersleri öğretmenleri ve imamlarla konuştu. Leyers, muhataplarına, Müslümanlar’ın Avrupa’da gelecek perspektifleri, hayalleri, ümitleri ve korkularını sordu. Leyers’in bu araştırması ve bulguları, ‘Avrupa’da Allah’ adıyla televizyonda belgesel olarak yayınlandı. Nisan 2018’de de ‘Avrupa’da Allah; İnançsız birinin gezi notları’ başlığı ile kitap halinde yayınlandı.
Leyers’e göre, Avrupa’daki Müslümanlar’ın bugünkü hali, meseleleri, korkuları ve ümitleri karma karışık. Leyers, Fransa’daki Müslümanlar’ın çok kızgın olduğuna dikkat çekiyor ve “Devlet, dini mümkün mertebe sokakta görünür halden uzaklaştırmak istiyor. Örneğin Fransa’daki Müslüman kadınlar burkini ile denize giremiyor” diyor.

Diğer taraftan, Fransa’daki Müslümanlar, devrimci ideallerin yani özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi değerlerin, Fransa’da kendileri için geçerli olmadığını düşünüyorlar. Bu durum Müslümanları rahatsız ediyor.”Fransız Cumhuriyetçileri için özgürlük Tanrı’dan ve ibadet yapmaktan kurtulmak iken, Müslümanlar için özgürlük innancını her yerde sınırsız bir şekilde yaşamaktır. Bu sorunlu bir mesele tabiiki” diyor Leyers.
Leyers, “Buna karşılık İngiltere’de özgürlük kelimesi kelimesine anlaşılıyor. Baş örtülü polisler, nikab giyen kadınlar normal karşılanıyor. İngiltere’de diğerlerine zarar vermedikce, minareli camii inşa edebilir veya İslami sembolleri açıkca sergileyebilirsin. İngiltere’deki Müslümalar boşuna ‘İngiltere, dünyada İslamı yaşayacağın en iyi ülkedir’ demiyorlar” diye ekliyor.
Macaristan’da yaşayan Müslümanlara da dikkat çeken Leyers, “Macaristan’a gelen Müslümanların önemli bir bölümü, eski dönemde sosyolist devletlerden, Mısır, Yemen, Nigerya’dan öğrenci olarak gelip kalanlardan oluşuyor. Bir çoğu, yüksek tahsil yapmış, elitlerden oluşuyor. Ama İslam’ı yaşama sözkonusu olunca, Avrupa’daki diğer gelenekçi Müslümanlardan geri kalmazlar” diyor.
Filozof Jan Leyers’in araştırmasından çıkan sonuçlardan bir tanesi, Avrupa’daki Müslümanların çeşitliliğidir. Ayrıca, Müslümanların geldikleri ülkelerle olan ilişkileri ve İslam anlayışında bu ülkelerin oynadığı rolün devam etmesidir. Bu çeşitlilik ve milli etkiler de, hiç şüphesiz ‘Avrupa İslamı’ tezinin kabul edilmesini zorlaştıran sebeplerdir.
Sonuç olarak, yukarıdaki iki örnekten hareketle; gerek tezi savunanların yaklaşımları, yani Kitap’da değişiklik düşünceleri, (ki değişim yanlış yerde aranıyor), gerek Avrupa’daki Müslümanların çeşitliliği, yani sosyolojisi, ‘Avrupa İslamı’ tezinin kabul görmeyeceğini söyleyebiliriz.
Veyis Güngör
Amsterdam, 11 Aralık 2018

BU YAZI REFERANS Dergisi 47. SAYISI ICIN KALEME ALINMISTIR.

* www.volzin.nu; magazine voor religie en samenleving, 05 June 2018.
** Enis Odacı, enisodaci.n; Er hoeft helemaal geen ‘Europese islam’ te komen, 8 juni 2018

*** Erol Güngör, İslamın Bugünkü Meseleleri, Ötüken, 1 Ocak 2006
**** NRC; ‘Het ware conflict speelt zich binnen de islam zelf af’; Jan Leyers | Interview, Sheila Kamerman en Hendrik Spiering, 20 april 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top