Anne aşkıyla yazılan üç boyutlu bir kitap

Ramazan boyunca okuduğum ve değerlendirmesi bugüne sarkan kitaplardan birisi de, değerli dostumuz Kürşat Koşer’in ‘Gümüş Orman’ yani ‘Beslenerek Aklımızı Geliştirme’ kitabıydı. Kitabın kapağında yer alan Gümüş Orman başlığı, “gönül, ümitsiz, manâ, üreme, şahid, râzı, mazaret, ana ve nefs” kavramlarıyla süslenmiş. Aslında bu kavramlar, kitabın bir özeti, yani içindeki bilgilerin anahtar kelimelerini oluşturuyor.

Den Haag’da hayatını devam ettiren ve esas mesleği hukukçu olan Kürşat Koşer’in söz konusu kitabı, bireysel bir tecrübenin hikayesi ile, yani aile biyografisiyle başlıyor. Bu bölüm, kitabın yarısına yakınını, yani altı bölümü oluşturuyor. ‘Mübarek anne Şengün hanım’, bu bölümün merkezini oluşturuyor. Daha doğrusu, ‘anne’, kitabın doğuşunun asıl sebebidir. Sonraki bölümlerde ise, ilk bölümde izah edilenler ve tecrübelerden hareketle, insanın kendini bilmesi, bedenini tanıması, ihtiyaçlarının hatırlatılarak, kaliteli bir yaşam öneriliyor.  

Kitabın yazılış amacını, kalem sahibi şöyle açıklıyor: “Amacım; kendisini daha iyi ‘tanımak’ isteyen, düşünen insanlara ‘hatırlatmak’”. Tamamen felsefi yaklaşım kokan bu cümleyle kalem sahibi, insanın “öğrenme, beyin, enerji ve beslenme” arasında bir denge kurmasını tavsiye ediyor. Ve ekliyor, ‘insan, beslenerek kendisini geliştirme çabası içindedir’ diyor. Kalem sahibine göre, kitapta yer alan notlar, insan olma mücadelesi hakkında hayatına bastığı parmak izidir.

Kitap, kısa bir sunuş bölümünden sonra, kitabın içinde yer alan ‘kavramların’ tanımlanmasıyla başlıyor. 68 ayrı kavramın kısaca açıklandığı bu bölüm bile, okurun bazı kavramlar üzerinde saatlerce düşünmesini gerektiriyor. Kitabın şifrelerini oluşturan bu kavramlardan bazıları şöyle: Yokluk ve varlığın TEK, BİR, EŞSİZ sahibi ‘YARADAN’, ‘Akıl’, ‘Beslenmek’, ‘Cüz-i irade’, ‘Fenâ fillah’, ‘Homo Sapiens’, ‘İnsan-ı kâmil’, ‘Küll-i irade’, ‘Levh-i Mahfuz, ‘Nefs’, ‘Sırât-ı müstakim’, ‘Varlık’, ‘Yalnguk’, ‘Yeni ben’, ‘Zekâ’, ‘ Akıl’…

Sunuş ve kavramlar bölümünden sonra, kitapta asıl metin, dipnotlar ve referanslar olmak üzere, biribirini tamamlayan, iç içe girmiş üç ana bölümle karşılaşıyor okuyucu. Aslında, kitap okurken, üç ayrı kitabı aynı anda okuyorsunuz. Zira, dipnotlar ve referanslar da, kitabın ana metni kadar geniş ve derin. Öyle ki, ‘bu bir dipnot veya referanstır’ diyerek geçilemeyecek kadar zengin. Toplam 116 sayfa tutan referans bölümünde, tam 99 ayrı referans yer almış. Dolayısıyla, üç ana bölümü okumakla kitabı ancak anlayabiliyorsunuz. Kalem sahibi, kitabın içeriğinde olduğu gibi, bu noktada da kendine has didaktik bir metod kullanmış. Okurun sabrını zorluyor adeta.

Kitabın tüm hikayesi, yazarın annesinin ‘Alzheimer’ olduğunu öğrenmesiyle başlıyor. Yazar, önce, inanmıyor bu gerçeğe. Çünkü, yazanın annesi, hayatında tanıdığı, en disiplinli, en sağlıklı, en çalışkan, en iyi, en düzenli, yardımsever ve spor sever, kişidir. Böyle olan annesinin, içine girdiği hâl, yazarın halet-i ruhiyesini alt üst ederek, yazarı, kısa da olsa psikiyatri ilaçları kullanmaya sevk ediyor. Yazar, annesini, bu hastalıktan kurtarmak için derin bir seyahate çıkıyor. Seyahat aynı zamanda bir ‘Öğrenmek ve tanımak’ faaliyetidir yazar için. İşte, yazarın, bu öğrenme sürecinde elde ettiği bilgiler, tuttuğu notları, bulguları, gözlemleri, ulaştığı yeni  bilgileri, insanların yararlanması için tanımlayarak, kitap haline geliyor.

Kitabı okurken, tarihte yaşamış onlarca bilim insanı, yani Doğu ve Batı düşünürlerinin isimleriyle karşılaşıyorsunuz. Sadece bu isimler ve eserleri üzerinde düşünmek bile, saatlerinizi alır. Aklımda kalan ve benim de âşina olduğum bazı isimler şöyle: Jean-Paul Roux, George Ivanovich Gurdjieft, Hacı Bektaş-i Veli, Prof. Dr. Toshihiko İzutsu, Prof. Dr. Yüksel Özemre, İbnü’l Arabi, Platon, Sokrates, Machiavelli, Yusuf Hac Hacib, Halil İnalcık, İmam Gazali, İbn Rüşd, İsmet Özel, İhsan Fazlıoğlu, Ziya Gökalp, Durkheim…

Kalem sahibinin baba tarafının Kafkasyalı olması, dipnotlarda, Kafkasya ve hasseten Adıge’ler ile ilgili detayların paylaşılmasını beraberinde getirmiş. Topraklarından koparılan Kafkasyalılar’ın dramını daha fazla bilmek isteyenler için, kalem sahibinin halaoğulları Sefer Ersin Berzeg’in “Gurbetteki Kafkasya’dan Belgeler” ve Nihat Berzeg’in “Çerkesler” kitabı başta olmak üzere çeşitli referans kitapların isimleri verilmiş.

Üç boyutlu kitabı, bir köşe yazısında, özetlememiz, takdir edersiniz ki mümkün değildir. Hatırladıklarımı yukarıda sıralamaya çalıştım. Kitapta yer alan, aile biyografisi başta olmak üzere, annesinin mücadele sürecini, yazarın annesinin hastalığından önceki ve sonraki hâlini yani değişimini, yazarın bizler için önerdiği temel besin kaynaklarını, beslenme listeleri, sağlığımızı korumaya yönelik tavsiyelerini, kısacası kendimize ‘vakit’ ayırıp, ’tanımamızı’ve elbette kaliteli bir yaşamı, ‘merak etme’olgusunu, sorgulayanların bu kitabı okumalarını tavsiye edebilirim. Kalem sahibi, Kürşat Koşer’i, annesinin aşkıyla başladığı seyahat sürecince elde ettiği bilgi ve tecrübeleri bizimle paylaştığı için, ayrıca tebrik ve takdir ederim.

Veyis Güngör
24 Haziran 2021

Scroll naar boven
Scroll naar top