Birkaç hafta önce bu köşede, Türkiye’nin yurt dışında yaşayan vatandaşlarının kimlik geliştirme süreçlerine katkı sunan faaliyetlerini ele almıştım. O yazıda, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Yunus Emre Enstitüleri ve Maarif Vakfı’nın çalışmalarına değinmiş, Anadolu Üniversitesi’nin Türk Dili ve Kültürü programının ise ayrıca yazılması gerektiğine dikkat çekmiştim.
Şimdi sıra, Anadolu Üniversitesi’nin yeni sunduğu Türk Dili ve Kültürü (Uluslararası Öğrenciler İçin) Önlisans Programı’nda…
Üstelik bu programın tanıtımı, göç ve iletişim bilimleri alanında da kıymetli çalışmaları bulunan dostumuz Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel’in, rektörlüğe yakın bir geçmişte atanmasına rastlamış olmasıyla da ayrı bir anlam taşıyor.
Anadolu Üniversitesi, kökü, 1958’de Eskişehir’de kurulan İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne uzanan bir kurum. 1982’de üniversiteye dönüşen bu akademi, sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’daki Türklerin de eğitim tarihinde özel bir yere sahip.
Sanırm,1990’lı yıllarda, Avrupa’nın farklı şehirlerinde yapılan sınavları hatırlayanlarınız vardır. Avrupa’daki sivil toplum kuruluşlarında görev alan, iş dünyasında yükselen pek çok yönetici, aslında Anadolu Üniversitesi’nin mezunları arasındadır. Onların hikâyeleri, üniversitenin Avrupa’daki Türkler için ne kadar güçlü bir rol oynadığını gösteriyor.
Türk Dili ve Kültürü Önlisans Programı, yalnızca Türk kökenli gençlere değil, Türkçeyi öğrenmek isteyen yabancılara da açık. Bu yönüyle kapsayıcı bir vizyona sahip. Program sadece dil öğretmekle kalmıyor; edebiyat, tarih ve kültür dersleriyle birlikte, Türkçeyi kültürel bir bağa dönüştürmeyi amaçlıyor.
Türkçe seviyesi yeterli olmayan öğrenciler için hazırlık sınıfı da düşünülmüş. Program, A1’den B2’ye kadar seviyeleri kapsayan bir hazırlık eğitimiyle başlıyor ve güçlü dijital altyapı sayesinde dünyanın dört bir yanından erişilebiliyor. Mezunlar, hem Anadolu Üniversitesi’nin diğer programlarına hem de Türkiye’deki üniversitelere geçişte avantaj kazanacaklar.
Programın öne çıkan avantajlarını şöyle sıralamak mümkün:
*Türkçe’yi öğrenme ve geliştirme fırsatı,
*Türk kültürünü yakından tanıma imkânı,
*Uluslararası geçerliliğe sahip diploma,
*Anadolu Üniversitesi’nin dijital altyapısı ve küresel deneyimi,
*Türkiye’de yükseköğretime geçişte kolaylık.
Kayıt için gerekli belgeler de gayet ulaşılabilir: Pasaport veya en az 6 ay geçerli oturma izni/vize, lise diploması veya denklik belgesi ve Türkçe yeterlilik belgesi (B2).
Şayet belge yoksa, hazırlık sınıfı zaten mevcut.
Ayrıntılar için globalcampus.anadolu.edu.tr adresinden bilgi alınabilir.
Üniversitenin bu program için seçtiği slogan çok şey anlatıyor: “Türkçe’yi öğren, dünyaya açıl!” Gerçekten de Türkçe, önümüzdeki yıllarda jeopolitik, kültürel ve ekonomik açılardan daha da önem kazanacak. Anadolu’dan Türkistan’a, Avrupa’dan Balkanlar’a, Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar milyonlarca insanla ortak bir bağ kurmanın yolu Türkçe’den geçiyor.
Nitekim üniversite bu programı, çiçeği burnunda rektörü Prof. Adıgüzel’in de katılacağı, Brüksel’de (8 Ekim) ve Köln’de (11 Ekim) düzenlenecek tanıtım toplantılarıyla Avrupa kamuoyuna da sunacak.
Her gün yorum/inceleme yazan bir Avrupalı Türk olarak, daha güzel bir Türkçe’ye ulaşma arzum hiç kaybolmadı. Anadolu Üniversitesi’nin bu yeni programı bana da cazip geliyor. Çünkü Türkçe, yalnızca bir iletişim aracı değil; kimliğimizin, kültürümüzün ve hafızamızın taşıyıcısıdır.
Kısacası, Türk Dili ve Kültürü Programı, yalnızca bir diploma değil; aynı zamanda bir gelecek yatırımıdır.
Veyis Güngör
3 Ekim 2025