Alman düşünürlere ne oluyor?

Almanya’da seçimler var. Almanya-Türkiye ilişkileri tarihinde belki en kötü dönemini yaşıyor. Almanya, Fransa ile birlikte Avrupa Birliği liderliğine oynuyor. Ancak, Almanya ile ilgili bir başka gelişme daha var. Bu gelişme akıllara durgunluk verecek nitelikte. Almaya’daki bu dönüşüm; ‘Almanya’nın çöktüğünü savunan düşünürleri’nin sayısının giderek artması. Bir başka ifadeyle ‘Alman kültürünün çöktüğünü’ iddia eden düşünürlerin siyasette varlıklarını göstermeleri. Oysa böyle bir gelişme kısa bir süre öncesine kadar tabuydu. Düşünülemezdi. Şimdi, bazı düşünürler açıkca ‘sağcı’, CDU’dan daha sağcı, olduklarını söyleyebiliyorlar. Ve bu söylemler şimdilerde normalleşiyor. Buna tipik bir örnek, seçimlerden dolayı öne çıkan, Almanya için Alternatif (AfD) partisinin Baden-Württemberg Eyelati sözcüsü olan, filozof Marc Jongen. Jongen Alman medyası tarafından da yer yer parti ideologu olarak gösteriliyor.
Groen Amsterdam Dergisinden Merlijn Schoonenboom, geçtiğimiz günlerde filozof ve muhtemelen seçimlerden sonra Alman parlamentosunda yer alacak Marc Jongen ile konuşmuş. Schoonenboom-Marc Jongen konuşması Karlsruhe’da bir kahvede gerçekleşmiş. 49 yaşında olan Marc Jongen’ın babası Hollandalı ve annesi melez İtalyan olup, Alman vatandaşlığını ise daha 2011’de almış. Bir kaç yıl öncesine kadar, Hochschule für Gestaltung’da felsefe hocası olan Marc Jongen, doktora tezini (2009 yılında) yaşayan meşhur filozof Peter Sloterdijk rehberliğinde yine aynı okulda yapmış. Akademik çalışmasının başlığı: ‘Nichtvergessenheit: Tradition und Wahrheit im transhistorischen Äon’. Jongen bir kaç yıl filozof Sloterdijk’ın da asistanlığını yapmış. Peter Sloterdijk (1947) bir Alman kültür filozofu olup, babası Alman ve annesi de Hollandalıdır. 1980’den sonra çeşitli yayınlar yapan Sloterdijk ‘Kritik der Zynischen Vernunft (Sinik Aklın Eleştirisi)’ yayınıyla tanınmıştır. Sloterdijk 2001 yılında Hochschule für Gestaltung’a rektör olarak atanmıştır.

Marc Jongen’a dönersek. Jongen neden siyasete girdi? sorusuna şu cevap veriliyor: Marc Jongen’ın siyasi hikayesi, 2013 yılında Merkel’in Avrupa politikasına reaksiyon olarak Almanya için Alternatif (AfD) partisine üye olmasıyla başlamış. Partiye üye olmakla yetinmeyen Jongen, siyasi uğraşlarını desteklemek ve temellendirmek için kültür felsefesi merkezli yeni bir kitap çalışması yapmış. Kitabında Almanya’nın çökme tehlikesiyle karşı karşıya olan Alman kültürüne de yer veriyor…

Almanya’da, CDU’dan daha sağcı bir partinin doğması, hele hele nasyonal-sosyalist bir tecrübeye sahip olan bir ülkede aşırı sağcı bir partinin benimsenmesi oldukca düşündürücü. Uzmanlar bu kırılmanın 1949 yılından sonra bir ilk olduğunu söylüyorlar. Peki neler oldu da böyle bir parti doğdu? Marc Jongen’a göre Almanya’da her şey 2015 mülteci krizinden sonra hızla değişti. Jongen: ‘Mültecilerin, farklı kültürlere ait olanların içeri alınması, tıpkı bir savaşta olduğu gibi, psiko-politik şiddet olup, bu hal günümüz Almanlarına bir ‘travma’ hali yaşattı’. Mevcut siyasi partiler böyle bir durum da vatandaşlarını korumak yerine olaydan istifade etmeyi denemişler. Bunu gören Marc Jongen gibileri de Almanyayı savunmak için sorumluluk üstlenmişler ve siyasete atılmışlar.

Almanya’nın çöküşünü(!) savunanlar Marc Jongen ile sınırlı mı? Hayır. Böyle düşünenler arasında yıllardır aşırı sağ düşünceleri savunan yazarlar, yayıncılar da var. Örneğin, Doğu-Almanya’daki Schnellroda adındaki bir köyde kendilerini ‘yeni sağ’ olarak gören yazar ve aktivistlerin sık sık uğradıkları ‘Instituut voor Staatspolitiek’. Bu Enstitünün yöneticisi ve aynı zamanda yayıncı Götz Kubitschek ve eşi Ellen Kosita. Kendilerine göre bir kültür teorisi geliştiren bu çift yedi çocuğa sahip olup, bahçelerinde keçi ve sebze yetiştiriyorlar. Onbeş yıl yazar, yayıncı ve Pegida-konuşmacısı olan Götz Kubitschek AfD’nin de destekleyicisi. Kubitschek’e göre Almanya ‘ruhsal bir iç savaş’ın içinde. Almanlar lükse daldılar, tekrar barbar olmaları gerekir, Nietzsche’ye atıfta bulunarak barbarlar ancak savunabilirler diyor Kubitschek…
Hatırlanacağı gibi, 21. yüzyılda Almanya’nın çöküşünü düşünenlerin başında elbette siyasetci Thilo Sarrazin gelir. ‘Almanya kendini yok ediyor’ adlıbir kitap yazan Sarrazin, Müslümanların sayısının artmasıyla Almanya’nın kaybolacağını savunuyor.

Evet, Almanya’da her geçen gün Marc Jongen gibi düşünen düşünürlerin sayısı giderek artıyor. Bu artış hayra alamet değil. Geçen ay, Die Angstmacher: 1968 und die Neuen Rechten’ adlı ile bir kitap yazan sol görüşlü sosyolog Thomas Agner, ‘yeni sağ’ın gelişini, 1968 sol devrimine karşı gecikmiş bir cevap’ olarak niteliyor. Almanya’daki ürkütücü gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz…

Veyis Güngör
18 Eylül 2017

 

Scroll naar boven
Scroll naar top