2018’e veda ve Türk’ün Avrupa’da varoluş esprisi

2018 yılını artık geride bırakıyoruz. Bir kaç gün sonra yeni yıl 2019’a merhaba diyeceğiz. Yıl boyunca her hafta, buradan sizinle hasbihal etmeye çalıştık. Her hafta, ele aldığımız konular, genel anlamda üç ana başlık altında toplanabilir.
Bunlar sırasıyla, Avrupa’da yarım yüzyılı geçen göçmenlik serüvenimiz.
Anadolu kültür ve medeniyetimiz, yani irfanımız.
Avrupa kültür tarihi ve aktüel gelişmeler.
Gelin şimdi hep birlikte, 2018’de bu yönde ifade etmeye çalıştıklarımıza bir göz atalım.
Avrupalı Türkler’in gelecek vizyonunu oluşturacak sütunlardan birisi de hiç şüphesiz kültür ve medeniyet tarihimizdir. Bu çerçevede; 13. Yüzyılda kurumlaşmaya başlayan Anadolu irfanı, aynı dönemde var olan Endülüs-Kurtuba ruhu ve Balkanlarda -hasseten Bosna- 500 yıllık Avrupa İslam tecrübesi üzerinde hassasiyetle düşünülmelidir. Kültür ve Medeniyetimizin Anadolu, Endülüs ve Balkan tecrübesi çeşitli vesilelerle gündeme getirilmelidir. (Ocak 2018)
Günümüz Avrupa’sında büyüyen İslamafobi ve müslümanlara tahammülsüzlüğün temellerinden en önemlisi, İslam düşünce sisteminin Aydınlanma çağı’na etkisinin göz ardı edilmesidir. O zaman Oğuz’un çocuklarına düşen önemli görev İslam kültür tarihi ve Batı kültür tarihini derinlemesine bilmek ve arasındaki etkileşimle Batılı düşünürleri yüzleştirmektir. (Şubat 2018)
Avrupa’daki insanımız, İslamofobi, ayırımcılık, adaletsizlik ve ırkçılıkla karşı karşıyalar. Bunlara karşı geliştirilecek mücadele metodu, tüm insanlık için hayırlı olacak, ‘fazilet, iyilik, adalet, doğruluk, özgürlük, merhamet’ gibi değerlerin öne çıkarılacağı ve hakim kılınacağı bir metod olmalıdır. (Mart 2018)
Avrupa’da varoluşumuz, yani gelecek vizyonumuz, Avrupa’daki yarım yüzyıllık göç tecrübemiz, Anadolu kültür ve medeniyet tarihimizin bilinci ve güncellenmesi, Avrupa kültür tarihinin bilinmesiyle şekillenecektir. (Nisan 2018)
Avrupa’daki Türkler, yüzyıllar önce Türkistan’dan seslendirilen ‘sofralar tutun’ tavsiyesine uymaya devam ediyorlar. Oğuz’un çocukları bu alemde çok farklı sebeplerle, ‘sofra tutmaya, sofra kurmaya’ devam edeceklerdir. Çünkü bu işin özünde, yeryüzünde yolcu olana, karşılıksız ikram ve hizmet etmek ve vermek vardır. Bu da Türk’ün varoluş esprisidir… (Mayıs 2018)
Pir’i Türkistan’ının manevi işaretiyle, şimdi sofra tutma sırası Avrupa’daki Türklerdedir. Son on gününe girdiğimiz şu mübarek Ramazan ayı başta olmak üzere, yıl boyu sofralar kurulmalı. Sofra, salt yemek olarak algılanmamalı. Sofra tutmak; miskin olana yani seferini durduran kişiye sefere devam etmesi gerektiğini hatırlatmaktır. Sofra tutma, Avrupalı Türkler’in varlık nedenlerinin de anlaşılmasına vesile olacaktır. (Haziran 2018)
Avrupalı Türkler veya Avrupa Türk diasporasının geleceği ile ilgili iddiası ve derdi olanların, her sabah, yaşadıkları ülkenin mürekkep kokan bir gazetesiyle dünya gündemini takip etmeleri gerekir. (Haziran 2018)
Mesut Özil olayı bize, Avrupa’nın tabii ki Almanya’nın karşı karşıya kaldığı derin bir ırkçılık sınavını hatırlatıyor. Bu sınav, Avrupa için önemli olduğu kadar, insanlık için de çok önemlidir. Bu sınav, Alman karar vericilerinin çaresizliğini de gözler önüne seriyor. Tehlikenin farkında olmalarını ümit ederiz. Beklentimiz, Almanya eski Başbakanı Sosyal Demokrat Gerhard Schröder gibilerin sayılarının artması ve seslerini duyurmalarıdır. (Temmuz 2018)
Yeni güncelleşecek kimliğimiz ve varlık anlayışımız, İmami Hanafi, Maturidi ve Hoca Ahmed Yesevi anlayışı ile Yunus Emre, Mevlana Celaleddin Rumi ve Hacı Bektaş Veli söylemleri ile şekillenmeli… (Eylül 2018)
Amsterdam’da yapılan Cengiz Aytmatov programı, gerek içerik olarak, gerek katılım olarak Türk kültür diplomasisinin de yapılabileceğini ortaya koymuştur. Burada üzerinde ısrarla durulması gereken nokta şudur: Yapılan işe inanma, içinde yaşanılan ülkenin kodlarını okuma, yani kültür işlerinin nasıl yapıldığını çözme, birlikte çalışmayı öğrenme, her şeyi devletten beklememe, sürekli şikayet etmekten vazgeçmedir. (Aralık 2018)
Evet, 2018 yılı içinde ifade ettiğimiz bu görüşleri, 2019’da da düşünmeye, yazmaya devam edeceğiz. Avrupa’daki gelecek vizyonumuz, perspektifimiz ve varolmamız için önem arzetmektedir. Türk’ün varoluş esprisi iyi anlaşılmalıdır.
Bu vesileyler, değerli dostlarımızın yeni yılını canı gönülden tebrik eder, 2019’un şahıslarınız ve tüm insanlığa hayırlı olmasını dilerim.
28 Aralık 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top