Türk Aklı’na, Türkistan ontolojisine yolculuk

Bir millet, dünyanın gözü önünde yok ediliyor. Savunmasız ve sivil halkın, çocukların, kadınların, yaşlıların çığlık sesleri arşa yükseliyor. Çoğunluğun tavrı ve itirazı, sokak gösterileri, sosyal medyada yayınlanan isyanlar ve dualardan ileri gitmiyor. İsrail’i durduracak ‘hakim ortak akıl’ ise, tıs tıs gülerek, katillerin yanında olduğunu ilan ediyor. Çünkü bu akıl, “Töreli” değil. İki haftadır yaşanan vahşet, insanlığın bir defa daha “Töreli akla” muhtaç olduğunu gösteriyor. Töreli akıl, yüce Rab’bimize verilen sözü unutmamaktır.

Yaz tatili esnasında, “Sıla yolunu, kültür mirası yoluna dönüştürmek…” ve “Avrupa Türkistan Kültür Mirası Yolu” başlıklı iki yorum yayınlamıştım. Her iki konuya çeşitli yorumlar ve teklifler gelmişti. Bunlardan birisi, uzun yıllar Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı‘nda, Başkan Yardımcısı ve kısa bir süre önce de, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcılığına atanan değerli dostum Sayit Yusuf’tu. Şöyle diyordu Yusuf: “Üstadım, Batı Avrupa Türklerinin bu güzel ve anlamlı projesine, Hoca Ahmet Yesevi, Nakşibendi, İmam Maturidi, İmam Buhari, Türkistan’da şehit düşen Enver Paşa gibi dini ve milli ulularımızı da ilave ederek, söz konusu kültür mirası yolunu biraz uzatsalar ne güzel olur. Güzergahlar belirlenir, kampanyalar yapılır…”.

Oysa, Sayit Yusuf’un bu temennisi, gerçekleşiyor ve uygulanmaya başlıyordu. Türkler, Anadolu’dan, Balkanlar’dan ve Avrupa’dan, adeta medeniyet tasavvurumuzun ve dirilişimizin yitik değerlerini Türkistan’da arıyorlardı. Günümüz insanlığının, muhtaç olduğu Töreli akıl, Türkistan’da yeniden keşfedilmeye başlamıştı sanki. Türkler ve Türk entelektüelleri, Türkistan dünya görüşüne, ontolojisine, töre ve kut bilgeliğine merak sarmışlardı. Varlıkla yeniden ilişki kurulacak ve Türk aklı, Töreli akıl yeniden güncelleşme sürecine girecekti…

İşte bu çerçevede, aynı tarihlerde iki önemli etkinlik gerçekleşti Türkistan’da…
Bu etkinliklerden birisi Anadolu ve Balkanlar’dan, Türk entelektüellerinin katılımıyla Türkistan’da organize edilen “İpek Yolu ve Ötesi Kongre Serisi”ydi. Diğeri de, Hollanda’dan kısa adı HOTIAD olan, Hollanda Türk İşadamları Derneği üyelerinin Türkistan ziyaretiydi.

Değerli dostum Prof. Dr. Birol Mercan koordinatörlüğünde, Necmettin Erbakan Üniversitesi ve Alfraganus Üniversitesi işbirliği ve ev sahipliğinde ikincisi düzenlenen “İpek Yolu ve Ötesi Kongre Serisi” (SIRCON 2023), “Bir Yol Bir Kuşak: Göç, Turizm ve Ekonomi Politik” temasıyla, Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te yapıldı. Türkiye ve Özbekistan başta olmak üzere, İngiltere ve Çekya’dan yüzü aşkın akademisyen ile birlikte, Makedonya’dan değerli dostum filozof Prof. Dr. Numan Aruç bey de, bu uluslararası Kongrede yer aldılar.

“Türk İslam Medeniyetinin sistemleştiği, kurumlaştığı ve akideleştiği merkez, Türkistan’dı. Türk aklı Türkistan’dan yayılıp, Sarayova ve Üsküp’e, Rumeli ile ulaştı. Şimdi bu iki merkezi buluşturma” hayalini kuruyor Prof. Aruç.
Diğer taraftan Prof. Mercan ise, Özbekistan’ın milli şairlerinden Abdülhamid Süleyman Çolpan‘ın, 1921 yılında kaleme aldığı “Halk” şiirine atıfta bulunarak, “Halk istese özgür olsun bu ülke, Gitsin onun başındaki gölge…” diyor kongrenin açılış konuşmasında…

Organizatörlüğünü değerli kardeşim Burhanettin Carlak’ın üstlendiği, Hollanda Türklerinin Türkistan ziyaretiyle, HOTİAD üyelerine yönelik yaptığı, Hac, Kudüs ziyaretlerine bir de Türkistanı eklendi. Türkistan ziyareti Semerkant’la ve Emir Timur’un türbesi ile başlayıp, eski Türk mimarisinin önemli bir geleneği “zîr-i zemîn”in yansıdığı, Seyyid Baraka, Uluğ Bey ve Shah Rukh Mirza’ya ait mezarların ziyaretiyle devam etmiş.
Tabii ki konu Timur olunca, “Biz ki, Melik-i Turan; Emir-i Türkistan’ız. Biz ki Türk oğlu Türk’üz. Biz ki Milletlerin en kadimi ve ulusu Türk’ün Başbuğuyuz.” sözlerini hatırlamamak elde değil. Bu sözler, Töreli aklın, Taşkent’in Timur meydanında yer alan anıtında “güç adalettir” sözüyle sembolleştiğini göstermektedir.

Türk aklının ve Türkistan ontolojisinin referansları arasında yer alan Uluğ Bey, Türk tasavvuf düşüncesinin kurucularından Buhara’lı Şah-ı Nakşibendi Türbesi ziyareti, şanlı peygamberin akraba ve arkadaşlarını hatırladıktan sonra, kadim Türk şehri Hive’de yapılan sohbet, ziyaretin can alıcı noktalarını oluşturmuş.
Programda, Özbekistan Türkiye İş İnsanları Derneği UTİD ile Hollanda Türk İş Adamları Derneği HOTİAD üyelerinin bir araya gelmeleri ve karşılıklı fikir alışverişi yapmaları geleceğe yönelik ümitler vermekte.

Bu iki örnek etkinlik bile bize, adaletsizliğin kol gezdiği günümüzde, Türkistan varlık anlayışının, ontolojisinin, yani Töreli Aklın, yeniden gündemimize girdiğini göstermektedir. Benzer bir çok girişim ve hareket, Büyük Türkistan Birliği idealine, Kutadgu Bilig’de yer alan kendini bilmeye, dünyanın Kut bilgeliği ile yönetilmesine ve dahi “Türk Aklı”na duyulan ihtiyacın sancıları ve işaretleridir.

Peki “Türk Aklı”nı ya da “Türkistan ontolojisini”, “Töreli kişiyi”, hatta “Kut bilgeliği” gibi kavramları nasıl tanımlayacağız ve güncelleyeceğiz? sorusunun cevabı gayet net: Türk entelektüelleri, bu işe, bu yolda bir ömür harcayıp, “Türk Aklı” kavramını anlama ve anlatma gayreti içinde olan, bu uğurda bir zihin çilesi çekmiş kültür tarihçimiz “SAİT BAŞER OKUMALARI”yla başlayabilirler.
Adaletin, dünyamıza, yeniden hakim olması, dileğiyle…

Veyis Güngör
19 Ekim 2023

Scroll naar boven
Scroll naar top