Ozan Yusuf Polatoğlu’nun şiirlerinde göç ve gönül temaları

Avrupa Türkleri, Almanya’ya Türk göçünün 60’ncı yılında, kıymeti az bilinen önemli bir kültür, sanat ve gönül insanı, Ozan Yusuf Polatoğlu’nu kaybettiler. Referans Dergisi’nin yazarı da olan Polatoğlu’nun beklenmedik vefatı, kültür camiası ve sevenlerini derin üzüntüye gark etti. Tanıyanları, sevenleri ve ortak hatıraları olanlar hızlı bir şekilde kaleme sarılarak duygu ve düşüncelerini yazıya ve şiire döktüler. Önümüzdeki aylarda, Ozan’la ilgili elbette yeni projelere ve etkinliklere imza atılacaktır. Onun, toplumdaki misyonu hassaten Avrupa Türk kültüründeki yeri dile getirilecek, literatüre geçirilip, gelecek nesillere de aktarılacak. Referans Dergisi’nin de ‘Ozan Yusuf Polatoğlu Özel Sayısı” buna en güzel örneği teşkil etmektedir.

Ozan Yusuf Polatoğlu’nun şiirlerini yorumlayan kaç yazı yazdığımı hatırlamakta zorlanıyorum. Ancak, Ozan Yusuf Polatoğlu’nun da yer verildiği ilk yazı, erişilen literatüre göre, 1995 yılında, Milli Kültür Dergisi’nde “Batı Avrupa Türk Edebiyatı” (1) olarak kayıtlara geçmiş. Son yazı ise, malum, Ozan’ın Hak’ka yürümesi vesilesiyle, 2021 yılında Batı Avrupa Türk Edebiyatı bir gönül erini kaybetti” (2) başlığını taşıyan yazı oldu.Ozan Yusuf Polatoğlu ile ilgili yeniden yazabilmek için, Ozan’ın şiirlerini, farklı dergilerde yayınladığı yazılarını tekrar gözden geçirme imkanı buldum. Ozan’ın çalışmalarında çok yönlü bir ilgi alanına yöneldiğini yeniden gördüm. Bireysel gelişme, tekamül, varoluşun anlamlandırılması, siyaset, savaşlar, küresel gelişmeler, Türk Dünyası, Türkiye sevdası, Avrupa’da Türk kültürü, kimlik, ayırımcılık ve ırkçılık, gibi bir çok konu Ozan’ın ilgi alanıdır. Dolayısıyla Polatoğlu’nu her yönüyle ele alabilemek kolay değil. Buradan hareketle, bu yazımı, Ozan’ın şiir çalışmalarında,  Avrupa’ya yapılan Türk göçü yani Avrupalı Türklerin sosyolojisi ve ele aldığı gönül yani teslimiyet, hakikati arama, insani kamil kavramlarına yaptığı atıflarla sınırlandırmaya gayret edeceğim.  

Konuyu sınırlandırmamın iki ana sebebi var. Bunlardan birisi, bu yıl Avrupa’ya yapılan Türk işçi göçünün 60’ıncı yılı olması. Diğeri ise, bu yıl, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun, 2021 yılını ‘Yunus Emre, Hacı Bektaş-i Veli ve Ahi Evran Yılı’ ilan etmesidir. İlginçtir ki, her iki konu, Ozan Yusuf Polatoğlu’nun eserlerinde geniş bir şekilde ele alınmıştır. Bu vesileyle, Polatoğlu şiirleriyle, hem Avrupa Türklerinin bir parçası olan göç ve beraberindeki gelişmelere, hem de üyesi olduğu kültür ve medeniyet değerlerinin temsilcilerinin anılmasına katkı sağlanmış olacak.

Ozan Yusuf Polatoğlu, kendi ifadesiyle, 1972’den beri, Almanya’da “uzaktan sanatçı-şair olarak görünüyor olmanın ötesinde, sabah 05’de kalkıp işe giden, gece vardiyası çalışan içimizden birisi” (3). Polatoğlu, aynı zaman da kendisini “göçün içindeki insan profilinden bir kesit” olarak değerlendiriyor. Öyle ki, göç süreciyle ilgili gözlemlerini “Göç Göç Oldu” kitabında şiirlerle ölümsüzleştirmiştir.

Polatoğlu’nun göç ile ilgili şiirlerini incelediğimizde, göç ve beraberinde getirdiği sosyal değişim ve sorunların, yıllara yansıyan farklı kesitlerini görmektesiniz. Adeta şiirlerinde, bir Avrupa Türk sosyal göç tarihinin izlerini sürebilirsiniz. Zira, Avrupa Türkleriyle ilgili değişen kavramlar Polatoğlu’nun şiirlerine yansımıştır. Şiirlerinde işlenen göç sürecinin anlatımı için “misafir işçilikten yerleşik hayata geçiş” kavramı kullanılmıştır.

Yine ilerleyen yıllarda, ortaya çıkan o günkü sosyolojik sorunlara yer veriyor Polatoğlu çalışmalarında. Örneğin, Kollega şiiri, Avrupa Türk işçi göçünün ilk üç on yılında yaşananları anlatmaktadır. Şiirde, hem Türklerde hem Almanlarda görülen değişime dikkat çekilmektedir. Türklerin, Almanlar tarafından, ilk yıllarda iyi karşılandığı, ancak kısa zamanda tavırlarının değiştiği, Türkleri bir türlü kabul edemedikleri yorumlanır, meşhur Kollega şiirinde.

Bando müziği ile karşılamıştın
Niye böyle oldu sonu Kollega
Hoş geldin deyişin, karşılayışın
Mazide kalan bir anı Kollega

“Misafir işçi” mi diyorsun hala?
“Otuz yıl” kim kime misafir ola?
Gerek yok “lütuf”la çıkmana yola
Bize hakkımızı tanı Kollega

Ozan Yusuf Polatoğlu, sadece şiir yazan, saz çalan, sözlü kültürümüzü yeni nesillere taşıyan birisi değil. Aynı zamanda, toplumsal gelişmeleri ve tabi ki değişimleri iyi gözlemleyen ve Avrupa Türklerinin varlıklarını devam ettirmeleri hususunda derdi olan bir düşünür. Şiirleri analiz edildiğinde, yarım yüzyılı geçen göç tecrübesiyle, Avrupa’da doğup, büyüyen, yetişen Türk çocuklarının aidiyetlerini ve geliştirecekleri kimlikleri, kendisine dert edinen bir dava adamı olduğu görülür. Avrupa’da Türk nesillerinin gelecekte nasıl bir kimlik edineceklerini, nereye ait hissedeceklerini sorarak, bu konudaki endişesini şöyle dile getiriyor:  

Oğlumuz, kızımız, torunlarımız
Yarın bizi sorarlar mı acaba?..
Sahi, nasıl olur yarınlarımız
Memleketi ararlar mı acaba?..

Girer mi Türkiye gündeme, güne
Yoksa Almanya mı geçer hep öne
Asya ile Avrupa’nın üstüne
Bir mutluluk kurarlar mı acaba?..

Polatoğlu’nun, yüzlerce şiirinden seçilen iki örnekte de açıkça görüleceği üzere, Avrupa Türkleri göç sosyolojisi, şairimizin ilgi alanıdır. Ozan, düşüncelerini dörtlükler halinde ifade ederek, toplumdaki sosyal değişimi dikkatlere sunmaktadır. Avrupa Türklerinin içinde yaşadıkları ülkenin insanlarıyla ilişkileri, yaşanan sorunlar, kimlik, aidiyet, kabul, ayırımcılık, ırkçılık gibi bir çok konu Ozan Yusuf Polatoğlu’nun şiirlerinin konusunu oluşturmaktadır.

Ozan Yusuf Polatoğlu’nun farklı şiirlerinde ise, mensup olduğu kültür, inanç ve medeniyetin omuzlarına yüklediği misyonu öne çıkarmaktadır. Yine kendi ifadesiyle, “Erzurum toprağında teneffüs ettiğim türkü-deyiş havasını gönlüme taşımak bir hayat biçimim oldu benim” diyen Polatoğlu, sazla birlikte, “kültür derinliğimizi anlamak ve bunu anlatmaya çalışmak önemli bir yolun içinde olmak sorumluluğunu yükledi bana” yorumunda bulunuyor.

Omuzundaki sorumluluğun farkında olarak, şiirlerinin önemli bölümünde bir taraftan kültürel değerlerimizi dile getiren, aktaran, yeniden yorumlayarak güncelleştiren, diğer taraftan da, insanın bu dünyadaki varlığına cevaplar arayan bir Ozan Yusuf Polatoğlu ile karşılaşırız. Özellikle varoluş ve insan olma çabası ve nihai hedef olarak, insani kamil’e doğru yönlenmesinde, hiç tereddütsüz bir Hoca Ahmed Yesevi, bir Yunus, bir Hacı Bektaş-i Veli, bir Mevlana, bir Ahi Evran var Polatoğlu’nun şiirlerinde.

Türkistan ve Anadolu İslam anlayışı ve algısını, yani gönül meselesini, ontolojisini, dünya görüşünü “Hacı Bektaş-ı Veli” (4) şiiriyle ortaya koymaktadır Polatoğlu. Hacı Bektaş-i Veli’nin Anadolu’ya gelerek, Yesevi’den getirtiği nurla, burayı şenledirdiğini, toprağı sevgi ile yoğurduğunu söyleyen Polatoğlu şiirine şöyle devam eder:

Bir yan ulu Mevlana
Bir yan Ahi Ervan’a
Ulularla yan yana
Hacı Bektaş-ı Veli

Dua dolu el açtı
Sevgi adlı gül açtı
Ol Yunus’a yol açtı
Hacı Bektaş-ı Veli

Ozan Yusuf Polatoğlu’nun, hakikat arayışı, varoluşu anlamlandırması, hayatı anlaması, yaratılış gayesinin farkına varması, rızaya razı olması, yani Bezm-i elest de verdiği sözü hatırlamaya çalışan şiirleri oldukça fazla. Tıpkı, Anadolu evliyaları, erenleri ve Alpleri gibi, ‘Hak’kı nasıl hoşnut kılabilirim, O’nun rızasına uygun nasıl  davranabilirim?’ sorusuna şiirlerinde cevap arayan Polatoğlu şöyle diyor:  

Derdimi izah etmeye dil aradım boşuna,
Hakka teslim olmak varken, kul aradım boşuna…
Hayatın sefası ancak cefayla beraber
Senelerdir dikensiz bir gül aradım boşuna

Hayatı tanımak bir sır, ne çetin, ne basit
İnsan odur ki, görünsün çile içinde mesut
Yanıp olgunlaşabilmek, aşk ateşinden kasıt
Her ah çektiğim noktada kûl aradım boşuna…

POLATOĞLU, çaresini içinde saklar ağrı
Kalpten geçen el geçmez, yanar yiğidin bağrı
Bittiği yerden başlıyor başka menzile doğru
Bir noktada son bulacak yol aradım boşuna…

Doğum anından, ölüme ve mezara kadar bir ömrü yorumlayan “Geldik, Geldik, Geldik,  Senden olduk sana geldik” şiiri, Yaratan karşısında insanın ne kadar aciz olduğunu, O’na nasıl muhtaç olduğunu ifade ediyor. “Evvela İnsan” (5), şiiri de insanın bu dünyada bir imtihan içinde olduğunu, insanın imtihanının insanlarla olduğunu, bu hayatta meselenin ise insan olmak ve her an insan kalabilmeyi başarabilmekti diyor Polatoğlu.

Ozan Yusuf Polatoğlu’nun özellikle gönül şiirleri, Yunus’un şiirlerindeki hikmetlerde olduğu gibi, bir gonca güle benziyor. Yaprak yaprak açılıyor. Sonsuzluğa açılırcasına. Ve son söz yine Polatoğlu’nun:

Polatoğlu imanına
Can teşnedir cananına
Kabul eyle divanına
Senden olduk sana geldik
Geldik Geldik Geldik
Senden olduk sana geldik.

Bu vesileyle, kısa zaman önce, aniden aramızdan ayrılan, Rahmeti Rahmana yürüyen Ozan Yusuf Polatoğlu’na Allah’tan rahmet, mağfiret ve mekanının âli olmasını dilerim.

Veyis Güngör
REFERANS Dergisi, Sayı 61, 2021


Kaynakça

GÜNGÖR, V., “Batı Avrupa Türk Edebiyatı”, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 381, Ankara 1995, s. 11-16.

GÜNGÖR, V., “Batı Avrupa Türk Edebiyatı Bir Gönül Erini Kaybetti, 17 Mart 2021, http://www.dibace.net/portreler/bati-avrupa-turk-edebiyati-bir-gonul-erini-kaybetti/

AŞKAR, M., “Ozan Yusuf Polatoğlu ile söyleşi, http://www.turkpartner.de/Soylesi/YPoglu.htm

POLATOĞLU, Y., “Hacı Bektaş-ı Veli”,  https://www.antoloji.com/yusuf-polatoglu/

ÖZTÜRK, A., “Evvela İnsan”, 29 Nisan 2020, https://www.ozturk.de/tag/ozan-yusuf-polatoglu/page/2/

Scroll naar boven
Scroll naar top