Mevcut liberal dünya düzenine alternatif var mı?

Geçtiğimiz hafta tarihi bir buluşmaya şahit olduk. Bütün dünyanın gözü önünde ABD Başkanı Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-un bir anlaşma imzaladılar. Singapur’da yapılan anlaşma, ilişkilerin normalleşmesi için atılan önemli bir adım olarak değerlendirildi. Son bir haftadır üzerinde konuşulan anlaşmadan kim kazançlı çıktı? sorusu tartışılmaya devam ediyor. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un acımasız, ama salak olmadığı yapılan yorumlar arasında.
Peki, başkan Trump ve Kim anlaşmasından önce Avrupa ve Amerika’yı yakından ilgilendiren ne oldu?
Hatırlanacağı üzere, G 7 Zirvesi Kanada’da toplandı. Zirve’de, Trump’un bir masada oturduğu ve diğer liderlerin ayakta olduğu bir fotoğraf yayınlandı. Fotoğraf dünya kamuoyunda beklenilenin üzerinde eleştiri aldı. Fotoğrafta Trump oturuyor diğer ülke (Kanada, Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve Japonya) liderleri ayaktaydı. Ortamın gergin olduğunu haber veriyordu fotograf karesi. Ayrıca, Trump ile ev sahibi Kanada arasında kriz yaşandı. Trump Twitter üzerinden Kanada Başbakanı Justin Trudeau’a çok ağır ithamlarda bulundu. Trump, “Trudeau çok onursuz ve zayıf biridir” derken, Trump’a yakın olanlar, “Cehennemde Trudeau için özel bir yer var” ifadesini kullandılar. Buna karşı Kanada Başbakanı, “Kanadalılar kibar ve makuldür ama bizi kimse sindiremez”cümlesini kurdu.
Uzmanların yorumları arasında en önemlisi, “Başarısız G7 zirvesinde, Trump’un kendisinden önceki liderlerin oluşturduğu, Amerika’yı güçlü ve zengin kılan dünya düzenini yıkmakla meşguldur” şeklindeydi. Hatta, “Kurallara bağlı, Serbest Pazar Ekonomisi, demokrasi ve insan hakları üzerine kurulmuş mevcut liberal dünya düzeni’’ üzerine bir alternatif olmadığı yapılan yorumlar arasındaydı. Daha da önemlisi, “Eğer Trump’a göz kapayıp, dünyayı otoriter ve kendi çıkarları için yönetenlere bırakırsak, ceplerini doldururlar ve halkı yoksullaştırırlar. Trump’un kızı ve damadı gibi hem Beyaz Saray’dan maaş alırlar, hem de 2017 yılında 80 milyon doları aşan yatırımları olur” yorumları da yer alıyor.
Bilindiği üzere, G7 zirvesindeki anlaşmazlıklar başta Amerika ile diğer ülkeler arasıdaki ticaret olmak üzere, iklim değişikliği, İsrail-Flistin meselesi ve İran konusunda yaşandı.
Trump, Kanada’dan bu psikoloji ile ayrıldı ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile anlaşma yapmak üzere Singapur yolunu tuttu. G7 zirvesinin başarısız olmasını sağlayan Trump, Suudi Arabistan’dan sonra, Kuzey Kore’yi kucaklayacak ve kendince kafaya alacaktı. Artık Kuzey Kore lideri Kim, Trump’un en iyi yeni dostuydu.
Bütün gözler, ‘Tarihi bir zirve’ olarak telakki edilen, ABD Başkanı Donald Trump ve Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un görüşmesi ve yapılacak olan anlaşma üzerindeydi. Çünkü tarihte ilk defa bir Amerika başkanı ile Kuzey Kore lideri bir araya geliyorlardı. Kim ile Trump toplam 38 saat görüştüler.
Köşe yazarı Rob de Wijk, “Okuma alışkanlığı olmayan birisi (yani Trump) için bir A4’de yer alan anlaşma kendine göre her şeyi kapsar”, diyor ve devam ediyor. “Ama gerçekte anlaşmada kayda değer fazla bir şey yok. kaldıki anlaşmada yer alan maddeler zaten 1993 yılında gündeme geldi”.
Dahası da var: “Altı ortaklı 2005 Kuzey Kore anlaşmasında nükleer silahlardan arınma başta olmak üzere, ticari ortaklıklar yer alıyor”.
Wijk şöyle devam ediyor: “Ama Kuzey Kore, Amerikanın düşmanlığından hareketle bu anlaşmanın üzerine bir çizgi çizip, 2006’da ilk atom bombasını atmıştı”.
Rob de Wijk daha da ileri giderek şu iddiada bulunuyor: “Eğer, Kim ile Trump arasındaki bu anlaşma, Başkan’ın dediği gibi sonuç verirse, o zaman ‘Başkanın bir gün nasıl zengin olacağı’ sorusunu sormam gerekir”. Wijk’e göre: “Çünkü Başkan, Kuzey Kore liderini kazançlı çıkardı. Kim, nüklüer silahlarını koruyacak. Amerikan’ın Kuzey Kore’de yıllık yaptığı askeri tatbikat sona erecek”.
Evet, geçen hafta dünya gündeminde olan iki gelişme böyleydi. G7 zivesinden morali bozuk ayrılan Avrupa liderleri bir tarafta, dünyaya efelenen ve imzasının büyüklüğüyle önüven bir Amerika başkanı diğer tarafta.
Kanada’daki G7 zirvesinden sonra Avrupa Birliği ve mecut liberal dünya düzeninin (kurallar, Serbest Pazar Ekonomisi, demokrasi ve insan hakları) önemine dikkatler bir kez daha çekildi. Bu düzenin, şimdilik altertanifi bulunmuyor.
Diğer taraftan, Trump ve Kim’in görüşmesi ve yapılan anlaşmanın tarihsel değere sahip olup olmadığı, bundan sonra atılacak adımlara bağlı. Kuzey Kore’nin Ukrayna örneğinde olduğu gibi, Amerika’nın oyuncağı olmayacak. Zira,‘Kim acımasız ama salak değil’ yorumu yapıldı.
Veyis Güngör
18 Haziran 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top