Kapitalizmin yeni ruhu ve insanın özgürlüğü

Kapitalizmin ruhu yazılalı neredeyse yüzyıl oldu. Filmler çevrildi. Gülerek seyrettiğimiz Charlie Chaplin’in ‘Modern Times’ filmi bunlardan birisidir. Charlie, filmde sıradan insanın paranın gücü ve fabrikalaşmaya nasıl itaat ettiğini anlatır. Yeni ekonomi, vardiyeli üretimi öneriyordu. Herkes, bürokrasinin ortaya koyduğu protokoller doğrultusunda hareket ediyordu. Verim ve üretim önemliydi. Yani, kurallara bağlı yeni bir yaşam biçimi söz konusuydu.

Max Weber, bir hukukçu ve ekonomi tarihçisi olarak yeni bilimin, sosyolojinin temellerini yenilemişti. Kendinden öncekilere göre, toplumsal değişikliklerde kültürel nedenler üzerinde durdu. Modern insanın zihniyetini araştırdı. Buna ‘kapitallizmin ruhu’ adını verdi. Bireyin, kapitalizmi nasıl içselleştirdiğini, hangi saiklerle bu tür bir güce itaat ettiğini araştırdı.

Ve Max Weber, bir çoğumuzun bildiği, ‘Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu’ kitabını yazdı. Kitap, uzun yıllar sosyal billimlerde kaynak teşkil etti. Kitap yazılalı neredeyse yüzyıl oldu. Weber bu eserinde, Batı toplumlarının Ortaçağ’dan itibaren, toplum yapısının nasıl değiştiğini irdeledi. Weber, ısrarla zihniyet yapıları üzerinde durdu. Ekonomik illişkiler yerine insan bilincini öne çıkardı. Kapitalizm, Max Weber’e göre: ”değiş tokuş fırsatlarından kazanç bekleme işi”dir. Yani, kar hırsı, daha fazla kazanma ve doyumsuzluk söz konusudur.

Ünlü sosyolog, Max Weber, protestan ahlak anlayışının, kapitalizmin karakterini oluşturduğunu iddia etti.

Max Weber (1864-1920) Erfurt’da seçkin bir çevrede yetişti. Babası yüksek bir büroktrat olup, uzun yıllar imparatorluk meclisi üyeliği yaptı. Annesi ise inançlıydı. Yardım işlerinde çalıştı. Annesine daha yakın olan Max Weber, devam ettiği okulu beğenmemişti. Gizlice Goethe’nin kırk cildlik eserini okudu. Max Weber babasıyla pek anlaşamadı. Sert tartışmalar yaşandı aralarında.

Kapitalizmin yeni ruhuna geri dönersek. Haftalık ‘Groene Amsterdammer’ gazetesinden Frank Mulder, Ekim sayısında, kapitalizmin yeni ruhu’nu yazmış.

Max Weber, yüzyıl önce modernitenin demir bir kafes olduğunu yorumlamıştı. Büyülenmiş dünyanın ise, insanı özgür yapmadığına dikkat çekmişti. Günümüzde, neoliberal dönemde kafes biraz rahatlamış olsa da, kafes olarak kalmaya devam ediyor.

Yüzyıl önceki enstrümanlar yerine yeni yapılar, oluşumlar çıkmıştır. Peki, yeni dönemde, yani neoliberalizmde durum nedir?

Leuven Üniversitesi’nden sosyolog Dick Houtman’a göre, altmışlı yılların protest sesini neoliberal kapitalizm kesmiştir. Houtman’a göre: yukarıdan aşağıya yönetim yerine, proaktif, piyasa ayarlı, esnek ve kendini idare eden çalışanlar gelmiştir. Börokrasinin yerini, işine aşık azimli bireyler almıştır.

Max Weber dönemine, yani endüstriyel kapitalizmin başlangıcına göre, devlet günümüzde daha az merkezde. Groningen Üniversitesi’nden filozof Thijs Lijster, “Ama devletin daha merkezde olması daha az bürokrasinin olduğu anlamına gelmez. Bürokrasi, pazarın yeni ihtiyaçlarını teşvik ediyor. Eğitim ve bakım sektöründe her şey piyasanın isteklerine göre şekilleniyor. Neoliberalizm buna muhtaç, yeni piyasalar, pazarlar üretmeye devam etmeli. Herkes, bütün gücüyle en etkin bir şekilde meşgul olduğunu göstermeli. Burada Max Weber’in zamanında bahsettiği kapitalizm ruhu var’. diyor.

Weber’e göre, rasyonellik, kontrol ile iç içedir. Dick Houtman: “Modern insan, hesaplamayla her şeyi idare edeceğini düşünüyor. Rasyonellik, örneğin bilim ve teknikte, insanın ve tabiatın kontrolünü sağladı. Ama şimdi öyle bir an geldi ki, bir çok insan modernliği özgürlükle anıyor. Oysa Max Weber, modernleşmeyi rasyonellik olarak tanımlıyor ve bunun özgürlüğü baskı altına aldığını” söylüyor.

Weber’e göre, modernitenin özünde gerilim vardır. En derininde de trajik dünya tasavvuru bulunur. Ancak, Weber’e göre, başka alternatif bulunmamaktadır. Büyülenmiş bir dünyayı yeniden keşfedemezsin.

Evet, kapitalizmin yeni ruhu yani neoliberalizm döneminde de değişen fazla bir şey yok. Yüzyıl önce, Weber’in ifade ettiği, ‘modernite bir demir kafes’tir, yorumu güncelliğini koruyor. Büyüleyici dünya, insanı özgür kılmamakta, hatta tam tersi özgürlüğünü kısıtlamaktadır.

Veyis Güngör
23 Kasım 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top