Hollanda siyasetçileri bu hale nasıl geldi?

Hollanda siyaseti ve medyası, Türkleri gündemlerinden hiç düşürmüyorlar maşallah! 
Geçtiğimiz şubat ayında, Hollanda Temsilciler Meclisi’nde yapılmış olan sorgulamayla, Hollanda Diyanet Vakfı bir süre gündemde kalmıştı. Geçen hafta Meclis’te verilen bir önergeyle, Bozkurtlar’ın yasaklanması gündeme oturdu. Şimdi ise, Yeşil Sol Partisi’nden bir milletvekili adayının açıklamalarıyla, Hollanda Milli Görüş Teşkilatı siyaset ve medyanın gündemine girmiş oldu.

Bilindiği üzere, 2021 yılının Mart ayında, Hollanda’da milletvekili seçimleri var. Partiler listelerini tek tek açıkladılar. Listeler açıklandıktan sonra, rakip partiler, Yeşil Sol Partisi’nin dokuzuncu sıradaki adayı Fas kökenli Kauthar Bouchallikht için, ‘gelenekçi İslami hareketlerle bağı var’ iddiasında bulundular. İddia, Bouchallikht’in 1 Aralık tarihine kadar başkan yardımcılığını yapacağı, Brüksel merkezli, farklı İslami gençlik kuruluşlarının üst teşkilatı olan ‘Femyso’nun, bazı uzmanlara göre ‘Müslüman Kardeşler’ hareketi düşüncesine yakın olmasına dayanıyor. Kaldı ki Femyso, Avrupa Birliği’nden yardım alıp, Avrupa Komisyonu’nun bir partner kuruluşudur.

Bu iddialara fazla dayanamayan genç politikacı Bouchallikht, hafta başında Trouw gazetesine bir röportaj verdi. Faslı politikacı, verdiği röportajda, Başkan olduğu Femyso’nun ‘Müslüman Kardeşler’ düşüncesine yakın olduğunun hiç farkına varmadığını ve onların görüşlerini de tasvip edemeyeceğini belirtti. Röportajın bir yerinde ise, Milli Görüş’ün de Femyso ile bağının olduğu belirtilerek, muhtemelen milletvekili olacağı ‘Yeşil Sol Partisi görüşleri ile Milli Görüş uyuşmaz’ denildi.
Erkeklerin ve bayanların ayrı oturduğu bir etkinliğe katıldığında bir şeyler söyleyecek misin sorusu üzerine, Bouchallikht Yeşil Sol partisi olarak Milli Görüş Teşkilatlarının toplantılarına katılmayacağını, zaten daha önce de Feymso adına katıldığını söyledi.

Bouchallikht’inin bu cevabı Milli Görüşü bir kez daha tartışmalı olarak Hollanda medyasının gündemine getirdi. Milli Görüşün ne ekstremistliği kaldı ne de pro-Erdoğancılığı.

Bouchallikht’inin bu çıkışı, her ne kadar tipik bir göçmenlik ve azınlık psikolojisi olsa da, Milli Görüş hakkında partisinin yönlendirmesi, sosyal çevresinin baskısı, hatta Türkiye ile AB arasındaki sancılı ilişkilerinin etkisi açık ve seçik ortada.

Oysa, çiçeği burnunda, daha çok genç bir politikacı adayı Kauthar Bouchallikht’a

bugün bu açıklamayı yaptıran parti ve diğer partilerin adayları, bir zamanlar Milli Görüş Teşkilatı’nı ziyaret etmek için sırada bekliyorlardı.

Nasıl mı? Şöyle:

Hollanda Milli Görüş Teşkilatı, bir zamanlar Hollanda’nın en organizeli teşkilatları arasındaydı. Örneğin Amsterdam’daki çok amaçlı Riva Alanı, yani şimdiki Ayasofya Camisinin olduğu yer, günlük binlerce insanın ziyaret merkeziydi. Cami oluşunun yanı sıra, onlarca derslik, misafirhane, market, berber, lokanta ve otopark, günlük insan hareketliliğini sağlıyordu. Cuma, cumartesi ve pazar günleri iğne atsan yere düşmezdi. Türkler için tam bir çekim noktasıydı.

Hacı Karacaer’in Kuzey Hollanda Milli Görüş Teşkilatı müdürü olduğu dönemde, söz konusu Ayasofya kompleksinde verilen iftar sofralarında kimler vardı bilir misiniz?

İşte o isimlerden bazıları: Frits Bolkenstein, Ad Melkert, Piet Hein Donner, Maria Westerveld, Femke Halsema, Sjoerd van Koningsveld, Frank Bovenkerk, Paul Scheffer, Paul Rosenmöller, Michael Zeeman, Ruud Peters, Job Cohen, Anton Zijderveld, Martin van Bruinessen, Baukje Prins, Godelieve van Heteren, Froukje Santing.

Bir zamanlar PvdA, VVD, CDA, GroenLinks, SP gibi partilerin Bakanları, Milletvekilleri, Belediye Başkanları başta olmak üzere, Hollanda’nın kanaat, yazar ve fikir önderlerinin koşarak geldikleri Milli Görüş Teşkilatı faaliyetlerine, şimdi Müslüman bir milletvekili adayı neden gelmek istemiyor?

Hollanda siyasetçileri, karar vericileri, düşünürleri, yazarları, akil kişileri bu hale nasıl geldiler? Bir siyasetçinin hangi kuruluşları ziyaret edip edemeyeceğine karışan bir anlayışın demokraside yeri nedir? Eğer bu davranış bir seçim yatırımı ise çok üzücü. Yok, özgürlüklerin sınırlandığı bir siyasi anlayışı ise üzüntüden de öte, çok korkutucu…


Madalyonun diğer yüzü yani bizimkilerin, gönüllü kuruluşlarımızın bu hale nasıl geldikleri de üzerinde durulacak ayrı bir konu.

Veyis Güngör 

25 Kasım 2020

Scroll naar boven
Scroll naar top