Hollanda gündeminde sıcak gelişmeler ve bizimkiler…

Mübarek Kurban Bayramı öncesinde, Hollanda’da Wilders-Yeşilgöz hükümeti düştü. Hükümetin düşüşünün salı gününe rastlaması, bazı Hollandalı yazar ve yorumcular tarafından kinayeli bir şekilde  “Salı’nın Gücü” olarak nitelendirildi. Bir yıl bile dayanamayan aşırı sağcı ve ırkçı koalisyonun dağılmasını, bir dizi garip olaylar takip etti.

Bu garip ve inanılması zor olaylardan birisi ‘İsaril sevici’ Wilders’ın açıklaması oldu. Wilders şöyle diyordu: “İsrail bizim savaşımızı veriyor. Eğer Kudüs düşerse, sıra Atina, Paris ve Amsterdam’a gelir. İsrail askerleri bizim savaşımızı veriyorlar. Batı’daki annelerimizin huzur içinde uyuyabilmesi, İsrailli askerler sayesindedir. İsrail, Orta Doğu’daki tek demokrasidir.”

Bir başka olağanüstü üstü gelişme ise, bir grup sivil halkın Almanya Hollanda arasındaki Ter Apel sınır kapısında, gümrükten geçen araçlara kontrol uygulamasıydı. Hatırlanacağı gibi PVV lideri Wilders, sınırların kapatılması fikrini savunuyordu. Destek bulamayınca hükümetten çekilmişti. Ve, yaklaşık kırk sivil vatandaş, geçtiğimiz pazar akşamı Ter Apel’de sınır kontrolü uygulaması yapmayı denedi. Ancak Hollanda ve Alman polisinin müdahalesiyle, grup dağıldı.  

Bir taraftan bu gelişmeler yaşanırken, diğer taraftan da özellikle kalkınma işbirliği kuruluşlarından NOVİB başta olmak üzere, bazı Hollandalı STK’lar İsrail soykırımını protesto için hummalı bir çalışmaya girdiler.

SINIR TANIMAYAN DOKTORLAR, “Bir insanın hayatını kurtarmak, başka bir insanın hayatına mâl olmamalı” sloganıyla, geçici Hollanda hükümetine çağrı içeren bir imza kampanyası başlattılar. 

SAVE THE CHILDREN NEDERLAND, “Gazze’nin çocuklarını kaderlerine bırakmayalım” başlığı ile bir imza kampanyası başlattı.

KIZIL HAÇ ORGANIZASYONU, “Gazze’de her 3 saniyede bir insan evini kaybediyor” sloganıyla tüm dünyaya çağırı yaparak, yok edilmek istenen Filistin halkına yardım çağrısı yaptı. 

SAVAŞ VE ŞİDDETE KARŞI KURULUŞU PAX, “İsrail şiddeti bırak” kampanyası ile milyonlarca Filistinlinin yerinden edildiğine dikkat çekerek, şiddet ve soykırımın hemen sonlanmasını sitedi. PAX ve bir çok kuruluş 15 haziran günü Den Haag’da yeni bir kırmızı çizgi çizeceklerinin duyurdu. 

Tüm bu olağanüstü hareketlilik yaşanırken, bir başka gelişme de Buitenhof adlı televizyon programında gerçeklesti. “Kriz ve Demokrasi” ve “Çok Sesli Demokrasi” adlı çalışmasıyla tanınan Belçikalı yazar, tarihçi ve sosyolog David van Reybrouck, hem Avrupa hem de Hollanda’daki siyasi gidişata dair kan dondurucu açıklamalar yaptı. Wilders’in, “Güneş tekrar doğacak” sloganıyla, halkı böl ve yönet politikasıyla iktidara geldiğini söyleyen sosyolog, “Moskova’dan hangi Hollandalı siyasetçilerin para aldığının açıklanması gerekir” diyor.

Hollanda’da son bir hafta içinde yaşanan gelişmelerden bir kaç örnek bu şekildeydi.
Peki, Hollanda’da bu ve benzeri gelişmeler yaşanırken, ülkedeki Türkler ve Müslümanlar neler yapmalılar ve yapıyorlar?

Bu sorunun iki genel cevabı var. Birincisi, bir birey olarak üzerimize düşen görevin bilincinde olmak. Yani yukarıda yer verilen tüm kampanyalara fiziken ya da sözlü ve yazılı olarak katılmamız ve de desteklememizdir.

İkincisi de, STK’larımızın, baharın gelmesiyle başlayan kermes ve fuar organizasyonlarında boy boy çekilen fotoğrafları sosyal medya platformlarında paylaşmak yerine, olağanüstü yaşanan olaylara kurumsal olarak destek vermeleridir. Hollanda’da hükümet düşüyor, hem de göçmenleri ve mültecileri günah keçisi ilan etmek isteyen bir hükümet düşüyor, hiç bir kuruluşumuzdan ciddi, doyurucu, açıklayıcı ne bir bildiri ne bir açıklama gelmiyor. Oysa fazla değil bundan on, on beş yıl önce, Türk STK’ları hükümetin politikalarını tartışan onlarca program yaparlardı. Kurumsal hafıza biraz zorlanırsa, bu ve benzeri etkinlikler görülebilir.

Son bir haftadır Hollanda’daki sosyal medya titizlikle takip edildiği zaman, ‘filan caminin kermesine katıldık, bilmem hangi fuarda STK’lar bir araya geldi, Büyükelçi ve Konsolos ile birlikte falan kuruluşun açılışına katılım sağlandı,  Afrika’da kurbanlarımız kesildi ve ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı’ gibi paylaşımları görülür.

Günümüzün kıymetli aktörleri ve STK temsilcilerine, 40 yılı aşkın bir süreyle aktivist olmuş biri olarak  şunu salık veririm: Açılışlarda fotograf çektirmeyi etkinlik sayan yöneticiler olarak tarihe geçmek istemiyorsanız, içinde yaşadığınız ülkenin gündemini takip ediniz ve aktif sorumluluk alınız.

Veyis Güngör
9 Haziran 2025

Scroll naar boven
Scroll naar top