Din, küresel sorunlar ve dünyanın iyileştirilmesi…

Bir çok ülkede başta öǧrenciler olmak üzere bir çok insan iklim deǧişikliǧine karşı protesto yürüyüşlerine katılıyor. Hatta bir çok ülkede geleceklerinden kaygı duyan okul çocukları derslerini bırakıp iklim deǧişikliǧi protestolarına dahil oldular. Tam da bu protestoların yapıldıǧı günlerde, kalkınma işbirligi kurumları Icco ve Act Alliance tarafından Amsterdam Vrije Üniversitesinde ‘din ve sürdürülebilir kalkınma’ özel kürsüsü kuruldu. Kürsü başkanlıǧına Prof. Azza Karam getirildi. Prof. Karam göreve gelir gelmez “sürdürülebilir kalkınmada artık din’in rolü konuşulmalıdır” açıklamsını yaptı. Prof. Karam “dünya nüfusunun yüzde 80’nin inançlı olduǧu bir ortamda artık iklim deǧişikliǧi, yoksulluk ve eşitsizliklerin konuşulmasında din’in referans olarak kullanılmasının zamanı gelmiştir” diyor.
Konuyla ilgili, Trouw Gazetesi’nde Loliet Witteveen’in Prof. Azza Karam ile yaptıǧı söyleşi dikkat çekiyor. Mısır kökenli ve Hollanda vatandaşı Prof. Azza Karam aynı zamanda Birleşmiş Milletlerin Nüfus Fonu danışmanı. Prof. Karam’ın bazı düşüncelerini özet halinde sizinle paylaşmak istedim.
Sürdürülebilir kalkınmada din’in rolüne ne zaman ilgi duyuldu? sorusuna Prof. Azza Karam şu cevabı veriyor: “BM’de yaptıǧımız konuşmalarda eǧitimin iyileştirilmesi üzerinde duruyoruz. Ama İslam okullarını ve Medreseleri dışarıda bırakıyoruz. Saǧlık hizmetlerinden bahsediyoruz, ama ülkelerde yüzde 30 oranında saǧlıktan sorumlu dini kuruluşları hiçe sayıyoruz. Dini kuruluşları görmezden geldik. Bu hatayı devam ettiremeyiz.” Kalkınma işbirliǧi yardımlarında dini kuruluşların hissesi nedir sorusuna ise Prof. Karam’ın cevabı şöyle: “İnsanlıǧın en eski tanıdıǧı kalkınma işbirliǧi yardım kuruluşları dini kuruluşlardır. Kilise sadece ibadet edilen mekanlar deǧildir. Çocukların eǧitim aldıǧı yerlerdir aynı zamanda. Bu merkezler hastaneler kuran, siyasi toplantılar organize eden, gıda ve acil yardım daǧıtılan merkezlerdir. Bu doǧrultuda, kiliseler, camiler ve sinagoglar hakkında bir çok araştırma yapıldı. Icco ve Islamic Relief dünyada ilk on dini yardım kuruluşu içindedir.”
Bir çok kişi, Kızıl Haç’ın dini bir kuruluş olduǧunu bilmez diyen Prof. Karam, “bir çok kuruluşun BM tarafından ciddiye alınması için sekülerleştiǧini, zira kalkınma düşüncesinin giderek Batılılaştıǧını ve bunda Batı Avrupa sekülarizminin etkili olduǧunu” söylüyor.
“Birbirine yardım etmek görevi her dinin sürdürülebilir kalkınma hedefelerinin temelidir” diyen Prof. Karam, “insan hakları meselesinde, özelde de cinsiyet eşitliǧinde bir sorun yaşandıǧına” dikkat çekiyor. Bu meselenin bütün dini kuruluşlar için bir sınav olduǧunu söyleyen Prof. Karam “Dini kuruluşlar iklim deǧişikliǧi veya yoksul çocuklara yardım meselesinde edebiyat yapabilirler, ama mesele cinsiyet eşitliǧine gelince konumlarını insan hakları yönünde konuşlandıracakları hususu tartışmalıdır” diyor.
Din ve sürdürülebilirlik hakkında son onbeş yılda ne deǧişti? Sorusuna ise Prof. Karam şu cevabı veriyor: “Onbeş yıl önce BM’de millenyum hedeflerini deǧerlendirirken, önyargıların hakim olduǧunu gördük. Bir çok insan din eşittir ISID veya Al-Kaide veya dinin Katolik kilise olduǧunu düşünüyordu. Ancak geride kalan yıllar içinde deǧişiklikler yaşandı. Bazı Avrupa hükümetleri göç ve terörizmle mücadelede dini kuruluş liderleriyle ortak çalışmaya başladı. Bunun için milyonlar ayrıldı. Dini aktörler siyasileştirildi.”
Bu şekilde meydana gelen deǧişiklikte önemli bir tehlikenin de olduǧuna dikkar çeken Prof. Kazza, “dini liderlere yardım edilmesiyle, çok yönlü kuruluşların dini kuruluşlarla ortak çalışılmasının farklı şeyler olduǧunu” söylüyor. BM’nin dünya çapında sürdürülebilir kalkınma hedefleri ile hükümetlerin siyasi çıkalarının ayrı şeyler olduǧunun altını çizen Prof. Kazza, “eǧer bu bir küresel çıkarlar çatışması haline gelirse, popülizmin ayyuka çıktıǧı bir zamanda, bu mesele çok önemli ve gerçek bir tehlike arzeder” diyor.
Evet, Batı’da sekülarizmin egemenliǧiyle, ki bunda Kilisenin tutumu da önemli rol oynadı, din, günlük yaşamda görünürlüǧünü uzun müddet kaybetti. Her ne kadar din, bireysel yaşamda kültürel olarak var olsa da, bir çok alanda adından bahsedilmedi. Ancak, günümüzde din, bir çok kişi tarafından yeniden referans olarak alınıyor. Küresel sorunlar; iklim deǧişikliǧi, yoksulluk, göç, sürdürülebilir kalkınma, uluslararası yardım ve işbirliǧi, insan hakları gibi bir çok konuda din’in rolü sesli bir şekilde konuşulmaya başladı. Artık din, dünyanın iyileştirilmesinde etkin bir referanstır. Bu yeni bir dönemin de başlangıcıdır.
Veyis Güngör
9 Mayıs 2019

Scroll naar boven
Scroll naar top