Avrupa’da popülizm, demokrasiyi tehdit mi ediyor?

Popülizm her geçen gün Avrupa’yı etkisi altına almaya devam ediyor. Çeşitli Avrupa ülkelerinde yapılan seçimlerin sonuçları, yeni bir popülizm tartışmasını başlatıyor. Bunun en son örneği, İtalya seçim sonuçlarında yaşandı. Oysa, Avrupa’da popülizm tartışması, ya da büyümesi, yeni bir olay değil. Çeyrek asra dayanan bir geçmişi var popülizmin. Avrupa Birliği ülkelerinde Avrupa karşıtı hareketler, İngiltere’nin Birlik’ten ayrılması, yeni sağ hareketler ve yükselen ırkçılık, ister istemez akli selimi ciddi korkutuyor. Elbette bu gelişmelerden Brüksel de rahatsız.
Diğer taraftan, popülizmin yükselişi beraberinde demokrasi tartışmalarını da getiriyor. Bilim insanları tarafından, ‘Demokrasi döneminin sona doğru geldiği’ ve ‘Popülizmin özgürlükleri tehdit ettiği’ gibi açıklamalar bile yapılıyor.
Geçen hafta Londra’da, Amerikalı siyaset bilimci Yascha Mount, popülizm üzerine yaptığı araştırmaların sonuçlarından örnekler verdi. Araştırma sonuçlarını “The people versus democracy” adıyla da kitaplaştırdı.
Trouw gazetesinin cumartesi ekinde, Romana Abels’ın hazırladığı uzun bir yazıda, Amerikalı siyaset bilimci Yascha Mount’un Avrupa’daki popülizm üzerine düşünceleri yer aldı. Kendisini liberal Demokrat olarak tanımlayan Mount, ‘Anayasa ile temellendirilen, seçmenin parlamento yoluyla politikaları belirlediği bir demokrasi’ye inandığını söylüyor. Yascha Mount, orijinal bir Amerikalı değil. Almanya’da büyüyen, Polanyalı bir Yahudi ailenin çocuğu ve Sosyal Demokratlara üye birisi. Cambridge aracılığı ile Amerika’ya yerleşen Mount, Amerika ve Avrupa demokrasilerini araştırma imkanı bulmuş. Üç yıl önce Almanya’da yaşananlardan sonra, Die Zeit gazetesinde yayınladığı beyanname ile, Alman Sosyal Demokratlar’dan ayrılmış.
İtalya’da yaşananlara dikkat çeken Mount, eski siyasetçilerin, bilim insanlarının ve gazetecilerin popülizmin yükselişini ‘basit bir gelişme’ olarak gördüklerinden şikayet ediyor. Brexit olayında da, Trump’un iş başına gelişinde de aynı lakaytlığı gören Mount’a göre, toplumdaki değişme adeta göz ardı ediliyor.
“1989’da yoğun bir şekilde demokrasi için sokaklara çıkan Almanlar yok artık. Sokaklara ‘yalancı basın’ diyerek çıkan kitleler var” diyen Mount şöyle devam ediyor:“Popülizm 25 yıl önce başladı ve giderek arttı. Şu anda seçmenin yüzde yirmibeşi popülist partiler için oy kullanıyor. Mesele sadece Wilders, Le Pen, Macaristan veya Polanya meselesi veya Trump’un seçilmesinin tarihsel bir yanlışlık olarak görülmesi meselesi değil, mesele popülizm yükselen bir trend olduğudur.”
Popülizmin yükseliş sebeplerini ise şu şekilde açıklıyor Mount.
Birinci sebep, “Toplumda refah büyümesinin duraklaması”.
İkincisi, “Demokrasilerin, göreceli olarak Amerika ve Kanada’da olmayabilir, tek etnik toplum üzerine kurulması. Oysa toplumlar hızlı bir şekilde değişiyor. Ülkeler çok sayıda göç alıyorlar.
Üçüncü sebep ise, “Sosyal medyanın gelmesi ve isteyen herkesin sesini duyurabilmesidir. Arzu edilyemen seslerin artık insanların öğrenmesini engelleyememek”.
Demokrasilerin kendinde de sorunlar olduğunu söyleyen Mount, siyasi liderlerin artık bir sınıf oluşturdukları, bunların popülistler tarafından siyasi elitler olarak eleştirildiklerini belitiyor. Eleştirilerin haklı tarafları olduğu, zira bu grubun yüksek eğitimli, şehir merkezlerinde ikamet eden, etraflarının para babaları ve lobiciler tarafından sarıldığını söylüyor Mount.
Bir çok kararın, demokratik kontrole sahip olmayan kurumlar tarafından alındığına dikkat çeken siyaset bilimci Mount , insanların “Artık bizim sözümüz geçmiyor” noktasına geldiğini belirtiyor.
Bu mekanizmaların ve kurumların, popülistlerin ekmeğine yağ sürdüğünü, bunlar üzerinden siyaset yaptıkları, halka iktidara gelince bu kurumları ortadan kaldıracakları sözü verdikleri dikkat çekiyor.
Popülizme karşı Mount şu çözümleri özeriyor: “Ekisi gibi daha sık sokağa çıkıp, popülistlerin söylediklerinin doğru olmadığının anlatılması. İnsanların neden demokrasiyi seçtikleri ve demokrasi ile yaşamak istediklerinin anlatılması. Siyasetçilerin bizi neler birleştirir yerine bizi neler ayrıştırırı anlatmaları. Siyasilerin göçmenler hakkında daha az konuşmaları. Yeterli iskan temini ve gelir dağılımındaki farklılığın azaltılması”.
Evet, Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı popülizm son yirmibeş yıl içinde artarak devam etti. Siyasetin her kadamesinde temsil edilir hale geldi. Popülistlerin rakipleri her ne kadar siyasi elitler olsa da, göçmenler, Müslümanlar veya Türkler hedefde olan gruplar arasında.
O zaman bize düşen, popülizme karşı olan akli selim Avrupalılarla birlikte hareket etmek. Ortak çalışmalar yapmaktır. Önümüzü görmektir.
Veyis Güngör
7 Haziran 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top