Avrupa ve Türkiye’nin siyaset sorunu

Çifte aidiyetli olmak ister istemez aidiyet duyduğunuz toplumların değişim ve gelişme süreçlerini, sorunlarını yakından takip etmenizi beraberinde getiriyor. Yaşamını Avrupa’da devam ettiren ancak Türkiye başta olmak üzere, dünyanın farklı yerlerindeki topluluklara da aidiyet duyanlar için bu bir zenginliktir. Aynı zaman da bir sorumluktur da. Böyle olunca hem Avrupa’nın toplumsal/siyasal yapısı ve talepleri hem de Türkiye’nin toplumsal/siyasal yapısı ve değişim talepleri gündeminizde oluyor. Avrupa ve Türkiye’nin siyaset sorunları, her ne kadar farklı tarihsel arka planlara sahip olsalarda ortak bir yönünün olduğu görülmekte. Her iki tarafın bu ortak siyasi sorunu ise ‘siyaset sorunu ve kimlik’tir.

Avrupa’daki toplumsal/siyasal sorunlar ve talepleri geride bıraktığımız Avrupa seçimlerinde çok açık bir şekilde müşahade ettik. Seçimler geleneksel siyasi söylemleri değiştirdi. Irkçı ve popülist partiler yükselişe geçti. Avusturya, Fransa ve Hollanda’da popülistlerin seçimleri kazanmasından büyük endişe duyuldu. Yürekleri ağıza getirdi. Tabiki bu bir toplumsal değişimdi. Bir siyasal sorundu. Demokrasi krizi olarak da nitelendirildi. Vatandaş ana akım siyasi partileri protesto ediyordu. O günlerde bu sorunu şöyle ifade etmişiz: “… bundan böyle Avrupa’da yapılacak siyasi mücadelede ve seçimlerde farklı kimlikler ve gruplar da yer alacaklar. İkinci Dünya Savaşı sonrası hakim olan geleneksel ideolojiler, eski belirleyiciliklerini kaybediyorlar. Seçmenin önemli bir bölümü, ideolojilerden hareketle her hangi bir partiye oy vermiyor. Bu da topluma ve siyaset dünyasına yeni partilerin ve sosyal grupların çıkmasını beraberinde getiriyor. Kimlikler ve aidiyetler öne çıkıyor…” Bu da bize Avrupa’nın yaşadığı siyaset sorununun önemli bir saikinin kimlik ve değişim talebi olduğunu gösteriyor.

Avrupa demokrasisi bu ve benzeri sorunları yaşarken, Türkiye’de de sosyal ve siyasal değişimler yaşandı. Cumhuriyet tarihinde, tek partili dönemi saymazsak, ilk defa AK Parti onbeş yıl ülkeyi yönetme şansı yakaladı. Bu doğrultuda sosyolog Vedat Bilgin 16 Temmuz tarihli köşe yazında Türkiye’deki siyaset sorunlara değinmiş. Bilgin, Türkiye’nin iki binli yılların başındaki toplumsal/siyasal yapısı, değişim taleplerinin yükseldiği ve bunların karşılanamamasından dolayı derin bir kriz içinde olduğunu söylüyor. Farklı alanlarda yaşanan köklü değişimlere dikkat çeken Bilgin, Türkiye’deki siyaset sorununu şöyle tarif ediyor: “Genç nüfuslu toplumların içine girdiği hızlı değişim süreçlerine sadece bir eğitim, bir istihdam meselesi olarak bakmak çoğu kere yanıltıcı olmaktadır. Hızlı değişim yaşayan toplumların ilk bakışta görülmeyen fakat daha kalıcı sorunlara neden olan yapısal problemleri kimlik konusu etrafında toplanan sosyal/kültürel inşa süreçleriyle ilgilidir. İki binlerin başındaki Türkiye’nin toplumsal kültür/kimlik sorunları, kalkınma sorunları, sınıflaşma, cemaatleşme gibi biri dışa açılan diğeri içe kapanan karakterleri sebebiyle aynı zamanda ‘bireyleşme sorunlarına’ işaret etmektedir”.

Evet. Kimlik, Avrupa’daki siyasi gelişmelerin hatta demokrasi krizinin de, Türkiye’deki sosyal değişimin de ana konusu olarak karşımıza çıkıyor. İlginçtir, Avrupa’da ideolojik kimlikler hakimiyetlerini kaybediyor. Bireyselleşme öne çıkıyor. Bunun da bir siyasal sorun haline geldiği görülüyor. Zira seçimlerde kollektif kimlik olmadığı için bireyler siyasi parti tercihlerinde zorlanıyorlar. Bu oran, yani kararsız kitle ülkelerin kaderini belirleyebiliyor. Avrupa’da siyasal tercihler ve kimliklerin yeniden şekilleniyor. Bu süreçte ise ‘göç, çevre, küreselleşme, terörizmle mücadele’ gibi konular önemli rol oynayacak.

Türkiye’de de, sosyolog Vedat Bilgin’e göre farklı kimlik sorunlarıyla birlikte bir bireyselleşme sorunu var. Bunun sebebi ise ‘İki binlerin başında Türkiye’nin karşılaştığı kültür/kimlik, kalkınma, sınıflaşma ve cemaatleşme gibi sürecin yaşanması’dır. Ayrıca ‘Türkiye ‘tarihsel iktidar bloku’nun toplumun ekonomik toplumsal gelişme taleplerine, siyasi bakımdan demokratikleşme arayışlarına cevap veremediği için ‘siyasi kriz’içinde’ diyor Vedat Bilgin.

Veyis Güngör
22 Ağustos 2017

 

 

 

 

 

 

Scroll naar boven
Scroll naar top