Avrupa kültürü nedir?

Uzun bir süredir, “Avrupalı olmayanların Avrupa ve Avrupa Birliği vizyonu” konulu bir söyleşi dizisi vardı. Söyleşi dizisi, Trouw gazetesinden araştırmacı Christoph Schmidt ve Stevo Akkerman tarafından yapıldı. Ondört bölüm halinde yayınlanan söyleşiler, aynı zamanda kitap olarak da yayınlandı. Söyleşilerin ana fikri, Avrupalı olmayan düşünürlerin ve önderlerin, Avrupa ve Avrupa Birliği ile ilgili görüşlerini yansıtmaktı.
Kitabın bir nüshası Fransızca olarak, Lüksemburg’un eski Başbakanı ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’a takdim edildi. Juncker kitabı okudu.
Yazarlar, söyleşilerin sonuncusunu, Avrupa Komisyonu Başkanı ile yaptılar.
Trouw gazetesinin hafta sonu eki ‘de Verdieping’ de yayınlanan söyleşiden bazı kesitleri sizlerle paylaşmak istedim.
İsterseniz önce, zaman zaman Türkiye karşıtı çıkışlarıyla zihinlerimizde yer edinen Jean-Claude Juncker’ı kısaca tanıyalım:
Juncker, 9 Aralık 1954 tarihinde Lüksemburg’da dünyaya geldi. 1984’de Hristiyan Demokrat olarak parlamentoya girdi ve Çalışma Bakanı oldu. 1989’da feci bir trafik kazası geçirdi ve iki hafta komada kaldı. Aynı yıl Maliye Bakanı oldu. 1995-2013 yılları arasında Lüksemburg Başbakanı olan Juncker, 1 Kasım 2014 tarihinden itibaren Avrupa Komisyonu Başkanı olarak görev yapıyor.
Batı’nın şanlı dönemi bitti mi?
Başkana sorulan ilk soru, “Yapmış olduğumuz söyleşilerden birinde, Singapurlu filozof Kishore Mahbubani, Batı’nın baskınlığını göstererek ‘Avrupa ve Amerikalılar, artık şanlı dönemlerinin sona erdiğini kabul etmeliler’ diyor. Siz bu görüşe nasıl bakıyorsunuz?’
Başkan Juncker’ın bu soruya cevabı şöyle oldu: “Ana fikir olarak doğru bir tesbit. Biz Avrupalılar bazen, dünyanın başı olduğumuzu düşünüyoruz. Yani evrenin küçük ve zayıf bir parçası olduğumuzu unutuyoruz. Giderek ekonomik gücümüzü kaybediyoruz. Coğrafi olarak da kaybeden taraftayız. Kültürel olarak varız ama baskın değiliz. Buradan Avrupalılar’ı biraz daha nazik konuşmaya, dünyayı dinlemeye davet ediyorum”.
Avrupa Kültürü nedir?
Başkan Juncker’e ikinci soru, Avrupa kültürü ile ilgiliydi ve ‘Avrupa kültürü nedir?’ sorusuna verdiği cevap şöyle oldu:
“Cevap a; Avrupa kültürü şudur demek bir hayli zor.
Cevap b; çeşitlilik. Avrupa’nın en çok sevdiğim yönü, her iki yüz kilometrede birbirinden farklı şeylerin olması. Belki dünyanın başka yerlerinde bu farklılık bin kilometre sonra görülebilir. Ama Avrupa’da çok yakın mesafelerde çeşitlilikler var. Bu da düşüncemize ve davranışımıza yansıyor. Çeşitlilik, her ne kadar biraz ileride ne olduğunu merak etmesek, bilmesek de, kanaatimce bir güç ve zenginliktir”.
Rusya ve Avrupa ilişkileri
Juncker, “Nina Chroestsjow ve Kremlin ideologu Sergej Karaganov söyleşilerinde, Nato ve Avrupa Birliği’nin, Doğu Avrupa genişleme politikasıyla, günümüzde Avrupa ve Rusya arasında sorunlara dikkat çekti. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz sorusuna ise şu cevabı verdi: “Rusya’yı tanımıyoruz. Ruslar tarihe farklı bakarlar. Derin Rusya’yı görmezden geliyoruz. Moskova’yı tanıyoruz, ama Moskova Rusya demek değil. Rusya’nın iç tarafları, kesimleri de farklı. Rusya ile aynı göz hizasında konuşmayı öğrenmemiz gerekiyor. Avrupa Birliği’nin genişlemesini Ruslar da istiyordu. Ama Nato’nun Rus sınırlarına kadar girmesine karşıydılar. Bence yapılacak en önemli iş, Rusya ile olan ilişkilerimizi yeniden yapılandırmalıyız. Rusya’sız bir Avrupa güvenliği söz konusu olamaz. Ruslar Nato’nun tehlikeli olmadığını öğrenmeliler. Biz de, tehlike köşededir söyleminden vazgeçmemiz gerekir”.
Avrupa Birliği bir Hristiyan Birliği mi?
Juncker, başlıktaki bu soruya cevap vermeden önce, ‘Allah’a inanıyorum. Ama işlerimde bunu kullanmam. İnanmak özel tercihimdir’ diyor ve devam ediyor: “Din, Avrupa tarihinde belirleyici oldu. İnsanlar için referans teşkil etti. Avrupa tarihinde bunu göz ardı edemeyiz. Hıristiyan-Yahudi bir miras var. Ama Avrupa’nın gelecek felsefesini Hıristiyanlıkla sınırlandırırsanız, hem adil olmaz hem de gerçeği yansıtmazsınız. Topraklarımızda müslümanlar var. Kurallarımıza uydukları sürece, toplumda yerleri vardır. Hıristiyanlık elbette ki Avrupa’nın bu hale gelmesinde önemli rol oynamıştır”.
Evet, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in Avrupa ve Avrupa Birliği ile ilgili görüşlerinden bazıları bu şekildeydi.
‘Bir Avrupa halkı oluşturabilir miyiz?’ sorusuna ısrarla ‘hayır’ diyen Juncker, farklılıklar içinde birlik olmayı savunuyor. Olası bir ‘Avrupa Birleşik Devletler’ düşüncesine karşı olan Juncker, Avrupa’nın bir Amerika olmadığının altını çiziyor.
Farklılıklardan birisi de, Avrupa’daki Müslümanlardır.
O zaman, Müslüman entellektüellerin, Avrupa toplumları içinde yer almanın, kabul edilmenin, sayılmanın, eşit görülmenin ve tabii ki içinde yaşadığımız ülke insanıyla göz hizasında konuşabilmenin yolunu bulmaları gerekiyor.
Veyis Güngör
1 Mayıs 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top