15 Temmuz’un birinci yılında Avrupa’da oluş(turul)an algı…

15 Temmuz kanlı darbesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Avrupa medyası darbenin başından beri bir darbeye gösterilmesi gereken ilgiyi göstermedi. Türkiye ile ilgili haberleri, yorumları ve olayları objektif vermedi. Sürekli çarpıttı. Avrupa’da hakim medya grupları darbeye ilk andan itibaren hep şüpheyle baktılar. Karar vericilerin de büyük bölümü bu şekilde yaklaştı Türkiye’deki darbe girişimine. Ve hep bir ağızdan bu yönde bir algı geliştirdiler. Daha da ileri giderek, adeta Avrupa’da bazı çevreler darbenin başarısız olmasına üzüldüler. Öyle ki, 15 Temmuz darbesinin başarısız olması ‘Allah’ın Erdoğan’a bir hediyesidir’ diye düşünen uzmanlar da var. Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Joost Lagendijk’e göre yabancı Türkiye uzmanlarının darbe ile ilgili görüşleri şöyle: ‘Darbe Gülenistler, köktenci Kemalistler ve farklı sebeplerden dolayı Türk lideri (Erdoğan)’ın iç ve dış politikasından memnun olmayan çıkarcıların bir koalisyonudur’.

Diğer taraftan, 15 Temmuz’dan sonra, yarım asırdır Avrupa ülkelerinin kalkınmasına alın terleriyle katkıda bulunanlara da şüpheyle bakmaya başladılar. Özellikle bazı Avrupalı karar vericiler, siyaset ve medya mensupları Avrupalı Türkleri sorunsallaştırmayı denediler geçtiğimiz son bir yılda. Türk gençlerini sorunlu göstermeye çalıştılar. Avrupalı Türklerin birbirine düşman olduklarını ve her an patlamaya hazır bir topluluk olduğu algısı hızla yayıldı. Tabii ki bu görüşleri destekleyen münferit olaylar da yaşandı. Devamla, Türklerin Türkiye ile yatıp kalktığı, Hollanda’yla, Avrupa’yla ilgilenmedikleri yönünde bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Avrupa Türk toplumu Erdoğancı ve diğerleri gibi bir sınıflandırmaya maruz kaldı. FETÖ/Gülencilerin Avrupa’da günlük yaşamlarının zorlaştığını ve neredeyse Erdoğan’cıların bunlara hayat hakkı tanımadıkları iddia edildi. Özellikle Diyanet imamları başta olmak üzere bazılarının muhbirlik yaptığı da iddia edildi.

Ne yazık ki, Erdoğan’ın veya Türkiye’nin haklı olabileceğini savunan veya ima eden Avrupalı düşünür, siyasetçi ve yazar sayısı çok az ve sesleri çok cılızdı.

Avrupa’nın bu tavrı, özellikle 16 Nisan referandum çalışmaları esnasında doruk noktaya ulaştı. Hollanda örneğinde olduğu üzere, Türk Dışişleri Bakanı’nın Hollanda’daki bir toplantıya katılması istenmedi. Diğer Avrupa ülkelerinde de toplantı salonları verilmedi veya iptal edildi. En son örneği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 toplantısı sonrasında Almanya Türkleriyle buluşma isteğinde yaşandı. Yine Avrupa’nın bazı ülkeleri 15 Temmuz’un yıldönümü faaliyetlerine katılacak Türk bakanların bu toplantılara katılmalarını istemedi.

15 Temmuz’dan sonra yaşanan bu gelişmeler Türkiye Avrupa Birliği ve üye ülkelerle olan ilişkilere de yansıdı. Malum, ilişkilerdeki olumsuzluk geçtiğimiz günlerde yayınlanan Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye kararlarında açıkça ifade edildi. AP, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Türk diasporasıyla ilgilenmesinden rahatsızmış.

15 Temmuz’un üzerinden bir yıl geçti. Avrupa’da yaşananlar aşağı yukarı böyle. Ve biz darbenin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, genel anlamda ‘Türkiye 15 Temmuz’da nasıl bir kalkışmayla karşı karşıya kaldı? Kalkışmayı yapan FETÖ nasıl bir örgüttür? Dünyada benzerleri var mıdır? Neden o gece Türk milleti demokrasiden yana olağanüstü bir kararlılık göstermiştir?’ gibi soruların cevaplarını Avrupa’ya ve dünyaya anlatmakta güçlük çekiyoruz.

Evet, 15 Temmuz 2016 kanlı kalkışmasından sonra Türkiye Avrupa Birliği üyeleri arasındaki gelişmeler ne Türkiye için, ne Avrupa Birliği ülkeleri için ne de Avrupalı Türkler için hiç de iç açıcı değil. Böyle bir ilişki sürdürülebilir bir ilişki de değildir. Yeni bir iletişim, lobi, kamu diplomasisi stratejisi geliştirilmesi acilen gereklidir.

Bu yönde geliştirilecek yeni bir strateji ise başlı başına ayrı bir yazı konusudur…

Bu vesileyle, bir yıl önce, milletimizin bağımsızlığına  ve demokrasiye kasteden kahpe kalkışmaya canlarıyla karşı koyan 15 Temmuz ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Gazilerimizle övünüyoruz. Allah bu milleti bir nefes hürriyetsiz, bir saniye istiklalsiz bırakmasın. Milletimin başı sağ olsun…

Veyis Güngör
14 Temmuz 2017

Scroll naar boven
Scroll naar top