Yükselen sağ popülizm ve toplumsal sessizlik

Trouw gazetesi ve düşünce kuruluşu ‘de Rode Hoed’un birlikte organize ettikleri Abel Herzberg semineri yapıldı. Abel Herzberg (1893-1989), Rusya’dan Hollanda’ya mülteci olarak göç eden, Musevi bir ailenin çocuğu olarak Amsterdam’da doğmuş. Avukat ve yazar olan Herzberg’in düşüncelerinin hatırlanması ve canlı tutulması için her yıl adına seminer organize edilir.
Geneleksel hale gelen ve geçen hafta sonu 29’uncusu icra edilen Abel Herzberg seminerinin bu yılki konuşmacısı, Hollanda Kalkınma İşbirliği ve Dış Ticaret Bakanı Sigrid Kaag’dı. Geçen yılki konuşmacısı da Temsilciler Meclisi Başkanı Khadija Arib’ti.

Bakan Sigrid Kaag’ın konuşması Hollanda gündeminde geniş bir şekilde yer aldı. Bakan Kaag, özellikle yeni yasama yılı çerçevesinde, Temsilciler Meclisinde yapılan sert tartışmalara, siyasi parti ismi vermeden dikkat çekti. Sigrit Kaag’ın gündem oluşturan konuşması gazetelerde ‘popülizm karşısındaki sessizlik çok tehlikelidir’ olarak yer aldı.
Kaag, Amsterdam’daki konuşmasında, popülizm’in yükseldiğini, demokratik hukuk devletinin tehdit edildiğini söyledi ve buna karşı sessiz kalınmasının korkutucu olduğuna vurgu yaptı. ‘Siyasetin ve toplumun bu suskunluğa bir tavır göstermesi gerekir’ diyen Kaag, ‘Hollanda’ya karanlık ve tehdit edici bir sessizlik’ hakim diye devam etti. Kaag, bunun hayra alamet olmadığını, toplumun bazı kesimlerinde, yarım yamalak ve yalan haberlerle uluslararası nizamın bir ‘kültür Marksizm’i olarak gösterilmesinin sineye çekilir cinsten olmadığını anlattı.
İnsan Hakları ve uluslararası işbirliğinin dünya çapında bir baskı altında olduğunu söyleyen Sigrit Kaag, insanların yalan bilgilerle, 19. Yüzyıl romantik nasyonalizmine yönlendirildiğini ifade etti.
Bakan Kaag, İslam karşıtı PVV ve ırkçı Forum voor Democratie Partileri’nin isimlerini zikretmeden, İslam düşmanı Geert Wilders ve sağcı Thierry Baudet’in düşüncelerini eleştirdi Hatırlanacağı üzere, iki hafta önce 2019 bütçesi tartışmaları yapılırken, Wilders Hollanda’da Kur’an’ın ve yeni cami inşaatlarının yapılmasının yasaklanmasını istemişti. Diğer sağcı lider Bauder ise, sürekli eskiye, yani 19. Yüzyıla özlem duyan konuşmalar yapıyor.
Bütçe tartışmalarında, ‘Irkçı ve faşist düşünceler parlamentoda en yüksek düzeyde ifade edildi. Buna karşı siyaset gerekli tavrı koymadı. Bunun anlamı açıkca, Hollanda demokratik hukuk norm ve değerlerinin tehdit edilmesidir’ diyor Bakan Kaag.
Sadece siyaset mi sessiz? Hayır. ‘Sanatçılar da, oyuncular da, yazarlar da, ırkçı söylemleri yayan troller ve grupların korkusunu hissediyor’ diyen Bakan Kaag,’konuşmamız gerekir, susamayız, biz birlikte çoğunluğuz’ diyor.
Bakan Kaag, Hollanda’nın geleneksel bir uluslararası işbirliği tarihi ve tecrübesine sahip olduğunu, Hollandalılar’ın Hollandalılar’a yetmeyeceğine dikkat çekti. Hollanda’da kimlik tartışmalarının olumsuz ve kasvetli olduğunu belirten Kaag, ‘Herkes kendi kimliğini tanımlama hakkına sahiptir’ diyor. Kimliklerin farklı tabakalarının olduğunu söyleyen Kaag, ‘Çevremizde sadece Hollandalılar varsa, Hollandalı olamayız’diyor.
Kalkınma İşbirliği ve Dış Ticaret Bakanı Sigrid Kaag’ın, Abel Herzberg seminerleri çerçevesinde yaptığı konuşma, bazı çevreler tarafından, D66 Partisi’nin, önümüzdeki yıl yapılacak Avrupa seçimleri için bir başlangıç konuşması, olarak değerlendirildi.
Bazı yorumcular da, toplumun ırkçı siyasetçilere karşı sessiz olmasının, onları ciddiye almadığının bir göstergesi olarak yorumladı. Thierry Baudet ise, Bakan Kaag’ın bu konuşmasıyla nefret ve hoşgörüsüzlük yaydığını söyledi.
Evet, sayın Bakan’ın Amsterdam konuşması, hangi sebeplerle olursa olsun bir gerçeğin altını çiziyor. O gerçek ise, ırkçı, faşist ve İslam karşıtı akımların giderek güçlenmesidir. Bu tür grupların söylemlerinin, toplum tarafından normal karşılanmasıdır. Esas tehlike buradadır. Yani normalleşen insanlık dışı söylemlerin, yarın öbür gün eyleme dönüşmesi tehlikesidir. Yani, bu tip gruplara, siyasilere geniş kitlelerin sessiz ve seyirci kalışı en büyük tehlikedir.
Veyis Güngör
5 Ekim 2018

Scroll naar boven
Scroll naar top