Türk ve Alman Düşünce Geleneğini Besleyenler: Yunus Emre ve Meister Eckhart

Uzun bir süredir üzerinde çalışılan Hollandaca Sarı Saltık kitabı taslak olarak bitti. Dil ve terminoliji bakımından gözden geçirilmesi gerekiyor. Hollandaca Yunus Emre ve Konya Kriterleri kitaplarında olduğu gibi bu işin uzmanı dil bilimi ve tasavvuf kavramlarına hakim Marga Haas’a teklif gidiyor ön okuma için. Marga’nın bu sefer özür dilediği ve vaktinin olmadığını öğreniyoruz. Gerekçe ise, Marga’nın bir süredir Orta Çağ Avrupası düşünürü ve mistik Meister Eckhart üzerine yoğun çalışmasıdır. Hatta daha da önemlisi, Marga’nın Meister Eckhart ontolojisinden hareketle bir kurs geliştirip insanlara sunması. Sarı Saltık kitabı yazarı Abdulwahid van Bommel Marga Haas’ın hazırladığı kurs duyurusunu göndermiş. Kısa tanıtımı okuyunca karşımda bizim Yunus Emre’nin fikirlerini okur gibi oldum adeta. Sonra biraz araştırınca, ne ilginçtir ki Türk düşünce geleneğinde Yunus Emre neyse, Meister Eckhart’ın da Alman ve Avrupa düşünce geleneğinde aynı yere sahip olduğunu öğrendim.

Ortak özellikleri
Yunus Emre ve Meister Eckhart’ın ilk karşıma çıkan ortak özellikleri her ikisinin de ait oldukları toplulukları ve coğrafyayı derinden etkilemeleridir. Her iki ismin de ait oldukları medeniyet nesillerini yüzyıllar boyu besledikleri görülmektedir. Araştırmacı yazar Senail Özkan’ın bu konuda çok önemli çalışmaları bulunmaktadır. Özkan : “Yunus Emre (1240–1320/21) ve Meister Eckhart (1260–1328) aynı dönemde yaşamış iki büyük mistik düşünürdür. Bilhassa mistik düşünce tarihi açısından fevkalâde önemli olan bu iki büyük şahsiyet, her ne kadar farklı coğrafyalarda yaşasalar ve farklı dinlere mensup olsalar da bazı bakımlardan birbirine benzerler” diyor. Yunus Emre yaşadığı çağ ve sonraları Türk düşünce tarihini derinden etkilerken, Meister Eckhart da Alman ve Avrupa düşüncesini etkilemiş ve şekillenmesine katkıda bulunmuştur.  Senai Özkan’a göre Yunus Emre İslam tefekkürünü taşıyan iki güçlü dile Türkçeyi de ilave ederken, Meister Eckhart’da ‘nesrin geniş imkânlarını kullanarak tefekkür binasını taş taş örmüştür’. Yunus Emre Türklere ilham kaynağı teşkil ederken, Meister Eckhart ise Alman ve Avrupalılara ilham kaynağı olmuştur.

Allah’ı bilmek kendini bilmektir…
Hem Yunus Emre de hem de Meister Eckhart’da hatta hem de Mevlana Celaleddin Rumi’de Allah’ı bilmenin ve idrak etmenin kişinin önce kendisini bilmesiyle mümkün olduğu görüşü hakimdir. Senai Özkan’a göre ‘Üç mistik düşünür de aşkın öncesinde bilgi ve idrakin öneminin farkındadırlar. Bilgi teşekkül etmeden aşkın yöneleceği bir estetik obje yahut mevzu yoktur. Bilgiden  maksat ise evvela  kişinin kendini, nefsini bilmesidir.’ Buna göre Yunus Emre “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır” derken, Meister Eckhart’da “İnsanın nefsini, Ego’sunu bilmesi ancak ve evvela dünya ile alakasını kesmekle mümkündür” diyor.

Yaşam dersleri…

Bu arada Marga Haas’ın kurs materyaline de bir göz attım. Marga Haas ‘her ne kadar Meister Eckhart orta çağda yaşamış olsa da, onun Allah ve insan hakkında yazdıkları, düşündükleri günümüzde hala aktüelliğini koruyor. İnsanlar onun sözlerinden kendileri ve Allah hakında özlemini duyduklarını keşfedebiliyorlar’ diyor. Anlaşılan Marga Haas kendini düşünür Meister Eckhat’a adamış. Bu doğrultuda ‘Allah ve ben, biz biriz. Meister Eckhart’la kırk gün’ adlı bir kitap çalışması da var. Marga Haas’a ‘yaşam dersleri kursunda’ başarılar diliyoruz.

Bize gelince. Biz, Avrupa’da yarım yüzyılı geride bırakmış ve artık kendine bir gelecek tayin etmek durumunda olan bir topluluğuz. Geleceğimizi tayin ederken; kültür ve medeniyetizi besleyen referanslarımızı bilmeliyiz. Aynı zaman da içinde yaşadığımız ülkelerin kültür ve medeniyetini şekillendiren referansları da tanımalıyız. Kısacası, hem Razi’yi, hem Hegel’i, hem Cüneyd-i Bağdadî’yi hem Meister Eckhart”ı bilmemiz gerekiyor…

Veyis Güngör
30 Kasım 2017

Scroll naar boven
Scroll naar top