Sosyal demokrat bir dostum bana acıyormuş…

Tanıyanlar hatırlayacaklardır. Hollanda’ya ayak basar basmaz sosyal hareketlerin içinde buldum kendimi. Türkiye, o yıllarda kamplara bölünmüştü. İnsanlar, ait oldukları dünyanın dışındaki dünyalara sağırlardı. Kan gövdeyi götürüyordu. Her siyasi grup ülkeyi kendisinin kurtaracağına inanıyordu. Bunun mücadelesini veriyordu. Ve, gecikmeli olarak da olsa 12 Eylül askeri hareketi oldu. Gerisi malum…

 

Yıl 1982. Amsterdam’da kısa adı DTGD olan ‘Demokratik Türk Gençlik Derneği’ni kurduk. Böylece Hollanda’da Türk sivil toplum hayatında yerimizi aldık. Ve yıllar yılları kovaladı. 35 yılı geride bıraktık. Değişik STK’larda sekreter, başkan, üye olarak görev aldım. Bu süre zarfında yerel, ulusal ve uluslararası yapabildiğimiz faaliyetlerin sayısı 1500’ü aşmıştır. Aynı hız, aynı iman, aynı heyecanla hareket etmeye devam ediyoruz. Her dem yeni doğmak misali… Ve faaliyetlerimizi de yıllardır dostlarımıza bültenlerimizle bildiriyoruz. Geçen hafta, Anadolu kültür mimarları çerçevesinde yayınladığımız Yunus Emre de Hollandaca’ya tercüme edildi…’ haberini de dostlarımıza gönderdik…

Bu haber üzerine, Zuid Holland’da ikamet eden sosyal demokrat bir dostumuzdan kısa bir yazı geldi. Dostumuz bana acıyordu. Kısa yazı aynen şöyle: ‘Amerika kotpantolonunu Anadolu’nun en ücra köylerine kadar soktu. Sizler ise hala ‘sizlerden korkulmaması gerektiği, çok iyi ve barış seven insanlar olduğunuzu anlatmaya çalışıyorsunuz. Sevgili Veyis sana zaman zaman acıdığım oluyor. Bu kadar zamandır çırpınıp duruyorsun. Hala kendini anlatmakla meşgulsün. Umarım birgün doğru yolu bulursun. Slm’…

 

Bir an düşündüm. Acaba sosyal demokrat dostum haklı mıydı? Olarca yıldır çırpınıyoruz. Bu doğru. Hatta bu çırpınışımız karşılığında şahsımıza haset ve hüsümetin çoğaldığını da görüyoruz. Ve işin daha kötüsü de bu dedikoduların bizim taraf dediğimiz (milliyetçi, muhafazakar, müslüman) kesimin bir kısmı tarafından yapılmasıdır. Gerçi aynı mekanızma, sosyal demokratlarda, sosyalistlerde de farklı değil. İçinde bulunduğumuz süreç ne yazıkki içler acısı. İnsanları çekiştirerek dostlar arasına ayrılıkların ekildiği bir süreç. İstemesekte, temiz insanlarda kusur bulunduğu ve hatta iftira atıldığı bir döneme şahit oluyoruz. ‘Kar tanelerinin, birbirlerine zarar vermeden yol aldığından’ bile ibret alamıyoruz…

 

Sosyal demokrat dostuma cevap vereyim mi, vermeyeyim mi diye düşünüp duruyordum. Hatta zihnimde cevapları hazırlamaya başladım bile. Elim otomatik bilgisayara gitti. Gelen maillere baktım. Ne okuduğumu anlayamadım ilk önce. Tekrar okudum. Gayriihtiyari ‘hayret’ dedim kendi kendime. Gelen mesaj, adeta sosyal demokrat dostuma oturaklı bir cevap niteliğindeydi. Bu kadar ince hesap yapılır mıydı? Gelin tanımadığımız, siyasi düşüncesini bilmediğimiz birisinden gelen mesajı birlikte okuyalım: “Sayın Yetkili, öncelikle başarılı çalışmalarınızı takdirle takip ettiğimi belirtmek isterim. Bildiğiniz üzere yaptığınız çalışmalar yurtdışı ve yurtiçi kamuoyunun yanı sıra sivil toplumdan, kamu kurumlarına geniş bir yelpazedeki kesime hitap etmekle birlikte akademik çalışmalara da kaynak niteliği oluşturmaktadır. Bu çalışmalardan birisi de yürütmekte olduğum “Türkiye’nin Avrupa Birliği İletişim Stratejisi: Medya Çalışanları Üzerine bir Analiz” adlı doktora tezidir. Söz konusu tezin bir bölümünde AB İletişim stratejisi oluşturma ihtiyacı yapılan farklı kamuoyu anketleriyle ortaya koyulmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmalardan birisi de Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkeziniz tarafından Hollanda genelinde faaliyette bulunan 100 Avrupa Türk Kuruluşu üzerine yapılan araştırmadır. Araştırmada Hollanda Türk Kuruluşlarının %88,9’unun Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediği Türkiye’nin AB’ye girmesi Türkiye’ye zarar verir görüşünde olanların %3,7 olduğu ve kararsız olanların %7,4 olarak ortaya çıktığı görülmektedir.(KAYNAK: Veyis GÜNGÖR “Avrupa’da Anadolu-Veyis Güngör’le Amsterdam Söyleşileri” Bengü Yayınları Amsterdam 2013. Sf:157) Ancak söz konusu araştırmanın tarihine ilişkin herhangi bir bilgiye kaynak olarak bulduğum yayında rastlanamamaktadır.

Bu itibarla, söz konusu verilerin doktora tez çalışmamda yer alabilmesi için araştırmanızın hangi tarihler arasında yapıldığı bilgisini rica eder, çalışmalarınızda muvaffakiyetler dilerim.”

 

Evet. Taa Ankara’dan gelen bir yazı, Hollanda’daki dostumuz sosyal demokrata adeta bir cevap niteliğindeydi. Gelen yazıda, yıllardır çırpınışımızın boşuna gitmediği anlatılıyordu…

 

Ayrıca, bizden niye korkulsun ki? ‘Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım’ düşüncesinin kitabını yayınlıyoruz. Aidiyet duymaktan gurur duyduğumuz Medeniyet tasavvurumuzu Anadolu’da oluşturan mimarları tanıyor ve tanıtıyoruz. Onların günümüz insanlığına mesajlarının olduğuna inanıyoruz. Kültürümüzün temellerini, içinde bulunduğumuz ülkenin dilinde yayınlıyoruz. Ve iddia ediyoruz; “13. Yüzyıl Anadolu’sunun 21. Yüzyıl Avrupasına mesajı var”. Bizim yolumuz budur, sevgili sosyal demokrak dostumuz. Senin, ‘doğru yol’dan kasdettiğin nedir bilmiyorum. Son söz; biz kendimizi anlatmakla değil, kendimizi anlamak ve kurtarmakla meşgulüz.

 

Veyis GÜNGÖR
9 Ocak 2017

Scroll naar boven
Scroll naar top