Selçuklu payitahtının çocukları kırk bir yıl sonra buluştular

Konya, tarihi dokuya acımasızca dokunulmasına rağmen, Selçuklunun payitahtı olduğunu haykırmaya devam ediyor adeta.
‘Keykubadlar, Kılınçarslanlar, Sadredddin Koneviler, Bahaüddin Veledler, Mevlana Celaleddin Rumiler ve diğer bir çok referans rol modeller bağrımdadır’ diyor Konya.
‘İslam tasavvufunun büyük devrimcisi İbn Arabi, Konevi’nin eğitimi için Endülüs’ten, Konya’ya geldi’ diyor Konya.
‘Selçuklunun payitahtı bu şehir, 13 yüzyıl Anadolu Türk aydınlanma hareketinde önemli rol oynadım’ diye ekliyor Konya.

İşte bu şehir, yani Selçuklu payitahtı Konya, geçen hafta, 1980 ihtilali öncesi, Konya Ülkü Ocaklarında birlikte olan bir grup gönüldaşın, 41 yıl sonra, buluşmasına şahit oldu. Heyecanın doruk noktada olduğu bu vuslat akşamında, birbirini kırk yıl fiziken göremeyenler bile vardı. Bu anlamlı buluşma, 25. ve 26. dönem İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık’ın tarihi konağında gerçekleşti. Buluşmaya vesile ise, bu satırların sahibi naçizane şahsımın, 1980 yılında Avrupa’ya göç etmesiydi.

Gerçekleşen buluşma, esasen, tam kırk bir yıl önce, yine bir Ağustos günü, Ocak’tan bir grup arkadaşın Aziziye Camii karşısında yedikleri yemeğe dayanıyordu. Bu yemek, aslında, adı konulmamış olsa da, bir ayrılık yemeğiydi. O günkü, Ocak Genel Muhasibi İsmail Hakkı Bakır bey, hiç te alışık olmamamıza rağmen, cebinden çıkarıp bir miktar kağıt para vermiş ve ‘arkadaşlarla yemek yersiniz’ demişti. Biz de, o anda, Ocak’ta kimler varsa, sekiz on arkadaşla birlikte bir lokantaya gidip etli ekmek yemiştik.

Esasen, böyle bir buluşmayı geçen yıl, yani Avrupa’ya göç edişimin kırkıncı yılı için planlamıştık. Ancak, Kovid-19 salgınından dolayı, etkinliğimiz bu yıla sarktı. Böylece, kırkıncı yıl yerine kırk birinci yıl oldu. Buluşmaya, 1980 yılında yenilen yemeğe katılan arkadaşlarımız olmak üzere, o gün Ocak bünyesinde birlikte olduğumuz arkadaşlar da davet edildi. Şehir dışında olan, mazeret bildiren arkadaşlarımızın yanısıra, tamamen dalgınlıktan unuttuğumuz ve ulaşamadığımız arkadaşlar da oldu elbette.

Kıymetli vakitlerini ayırıp, vuslat programına katılanların bir bölümü, o yıllarda, yani 1980 yılında, üniversite öğrencisiydi. Bizim, ağabeylerimizdi onlar. Biz ise, liseliydik. Aradan geçen kırk bir yıl sonra, programa katılanların bazıları, profesör ve akademisyen olmuşlardı. Bazı arkadaşlarımız milletvekili olarak bu ülkeye hizmet ederken, bazıları da sivil toplum ve iyilik hareketlerinde sınır ötesi faaliyetleriyle dikkatleri çekiyorlardı. Turan illerinde at koşturuyorlar adeta. Gazeteci, hukukcu, sanatçı olanlar da vardı aramızda. Serbest meslek sahibi olanları da belirtmemiz gerekir elbette.

Katılanlar arasında, yıllarca hücrelerde benzi solanlar ve ‘ha bu vatanın ekmeğini yemişim ha uğruna kurşununu’ diyenler vardı. Sağımda ve solumda sayabildiğim en az dört arkadaş o yıllarda kurşunların hedefi olmuşlardı. Bir çoğu, 12 Eylül faşist cuntasının işkence odalarında, gayri insani işkencelere maruz kalmıştı. Hiç biri, kendilerine reva görülenlere karşı, devlet ve milletine küsmemişlerdi. Hâlâ, devletin birliği, milletin bölünmezliğini savunup, Türk milletinin bugünkü dertleriyle dertleniyorlar. Çünkü ruh, hala, o ruhtu.

İki bölümden oluşan bu anlamlı ve duygu yüklü buluşmasına değinmeden önce, buluşmanın gerçekleştiği ‘Kocabıyık Konağı’ hakkında bir iki cümle söylememiz gerekiyor. Konak, eski garaj mevkiinde, etrafı yüksek ve beton binalarla kaplı. Taş bina, Hüseyin Kocabıyık’ın dedelerinden kalma olup, aslına uygun bir şekilde restore edilmiş. Geniş bahçe içinde, bir kuyu ve havuz, oturma ve kulis alanları, çalışma odası ve mutfak yer alıyor. İki katlı, sedirlerin de olduğu farklı odalar tahta üzerine serilmiş yörük kilimleriyle dikkat çekiyor. O akşam duyuyoruz ki, bu evde, 12 eylül öncesi teşkilat çalışmaları da yapılmış. Kocabıyık Konağı, henüz çok yeni hizmete açılmasına rağmen, Ankara, Antalya, Afyonkarahisar milletvekilleri ve parti genel başkanlarının da uğradıkları bir merkez görünümünde.

Buluşmanın ilk bölümünde, katılımcılar kısaca birer konuşma yaptılar. Hatıraların yeniden canlanarak birlikteliğin mesajlarının verildiği konuşmalarda, ülkücülerin her şeye rağmen, her türlü savrulmuşluğa rağmen, bir araya gelmelerinin üzerinde duruldu. Ülkücü hareketin, Türk tarihi içinde, merhum Alparslan Türkeş’in liderliğinde siyaset sahnesinde yer almasıyla, tarihi görevini yerine getirdiğine dikkat çekildi. Son iki yüzyıldır, Türk milletinin gündeminden uzaklaştırılan değerlerin (kızılelma, nizami alem, turan, ilayi kelimetullah v.b.) yeniden millet gündemine ülkücü hareket sayesinde getirildiği söylendi. Yeni bir Türk aydınlanması, Doğu ve Batı dışında yeni bir medeniyet tasavvuruna ihtiyaç duyulduğuna da vurgu yapıldı.

İkinci bölüm de ise, Konya’nın genç ve medar-ı iftiharı denilebilecek, aynı zamanda, Konyalı Aşık Şemi’nin torunlarından olan udi Fatih Çinioğlu ve kadim dostumuz Ahmet Çakır’ın icra ettikleri musiki yer aldı.
Fatih deyip geçmemek lazım. Ud çalmaya sekiz yaşında başlamış. Neredeyse dünyayı gezmiş. Asıl mesleği tornacı. Ama, tam bir virtüöz mübarek. Bu kadar mı? Hayır. Fatih, payitaht çocuğundaki özgüvenle, gitmiş Selçuklu döneminde söylenen türküleri bulmuş. O, muhteşem akşamda icra ettiği Konya türkülerden birisi şöyleydi:
“Fırın üstünde Fırın
Duyun komşular duyun
Ben bir yare vuruldum
Çaresini siz bulun”.

Ülkücülerin türküleri sevdikleri, güzel türküleri söyledikleri ve dinledikleri bilinir. Hele, bu türkü “Çırpınırdı Karadeniz” olursa, hep birlikte coşarlar. Sadece coşkuyla kalmazdı, gözleri de dolardı bu türküyle onların.
Yıllar önce, yazarı, Azerbaycan’ın milli şairi Ahmed Cevad olduğunu bilmeseler de, “Çırpınırdı Karadeniz” hepsinin ezberindeydi. İşte, Selçuklu payitahtının çocukları da, o akşam, hep bir ağızdan ve tabiki gönülden bu şiiri bir defa daha okudular. Hem de aşk ile.

Konya’da, 1980 yılında ilki ve 2021 yılında da ikincisi açılan, Piri Türkistan geleneği sofralar etrafında buluşan Selçuklu payitahtının çocukları, duygu yüklü bir akşam yaşadılar. Ülküdaşdaşlık hukuku ortak paydasında, bu tür buluşmaların önümüzdeki yıllarda da, genişleyerek, devam etmesi, katılanların temennisiydi. Program sonunda, katılımcılara kitaplar hediye edilirken, aramızdan ebedi aleme göç edenler de yad edilip, mekanlarının cennet olması için dua edildi.

Veyis Güngör
24 Ağustos 2021

Scroll naar boven
Scroll naar top