Yüzyılımızın salgını olma özelliğine sahip olan kovid-19’un, neredeyse
birinci yılını geride bırakmak üzereyiz. Hepimizin bildiği gibi, geçen yılın
mart ayından itibaren tüm dünyada milyonlarca
insan hastalandı. Bir o kadar insan da hayatını kaybetti.
Ekonomik çalkantı, psikolojik rahatsızlıklar, sosyal patlamalar ve sokak
olayları alabildiğine devam ediyor. Eve kapanma, özgürlüklerin sınırlanması,
devletin dişini göstermesi modern insanın pek de kolay kabul etmediği
gelişmeler.
İşte, böylesi kriz
dönemlerinde, insanlık tarihinde, insanlara yaşam sevinci veren, insanı
olumsuzluklar karşısında tekrar yaşama bağlayan, pes ettirmeyen düşünce
akımları ve temsilcileri tekrar gündeme geliyor. Bu akımlardan birisi de, iki
bin yıllık tarihe sahip ‘Stoik felsefe’ ekolüdür. Kovid-19 krizi ile Stoik düşünce tekrar canlandı. Zira bu ekole
göre, insan, iyi gitmeyen olaylar karşısında ve yaşamın zorlu anlarında duygusallaşmamalı,
mümkünse akıl ve düşünce ile şartları kontrol edebilmeli. Ya da, insan,
acizliğini anlayıp, kabul etmeli. Bir nevi tevekkül etmeli. Stoik felsefenin son
temsilcilerinden Anadolulu Epiktetos, köle olarak doğmuştur. Epiktetos,
köleliği sırasında sakatlanarak “sabret
ve sakın” kavramlarında özetlenen felsefeye yönelmiştir.
Stoik felsefenin yanısıra, yine bu tür kriz dönemlerinde, çok az filozofa nasip
olan, Alman filozof Friedrich Nietzsche’nin de aktüel olduğu dikkat çekmektedir.
Son bir yılda, Nietzsche hakkında, sadece Hollandaca olarak yayınlanan
kitaplar, gazete ve dergilerde yer alan makaleler bile bize, kriz dönemlerinde
Alman filozof Friedrich Nietzsche’nin tekrar gündeme geldiğini göstermektedir. İşte
bu makalelerden birisi de, daha doğrusu sonuncusu da geçtiğimiz günlerde, Hollanda’nın
saygın günlük gazetelerinden Trouw’da (7 Şubat 2021) yayımlandı. Jonathan
Janssen’in kaleme aldığı makalenin başlığı şöyleydi: “Nietzsche
ile kriz süreci: korona zamanında dört öneri”.
Gazeteci Jonathan Janssen, aynı zamanda geçen yıl Radboud
Üniversitesi Felfese bölümünde “Krizin
Ebedi Dönüşü: Friedrich Nietzsche ve
Milan Kundera modern zamanlardaki krize nasıl yardımcı olabilirler?” başlıklı çalışmasıyla doktorasını
tamamladı.
Jonathan Janssen, zor dönemlerde, yani
insanların yarınlarından emin olmadıkları günlerde, Alman filozof Friedrich
Nietzsche neden, öne çıkıyor sorusuna şu cevabı veriyor: “Nietzsche’nin yaşamı (1844-1900) hastalık
ve zorluklarla doluydu. Çocukluktan itibaren çok ağır migren ağrıları vardı.
Yine çocukken babasını ve küçük kardeşini kaybetti. Evlilik teklifleri
reddedildi. Yaşam boyu kitapları pek ilgi görmedi. Ancak bıyıklı filozof hiç
pes etmedi. Bu zorlu ve çileli deneyimlerini felsefesine ilham kaynağı olarak
kullandı. Kendi otobiyografisini yazdığı ‘Ecco homo’ (Kişi nasıl kendisi olur?)
adlı kitabında ‘irademi, sağlıklı olmaya, yaşamaya ve felesefemi kurmak için
kullandım’ dedi”.
Korona sürecinde insanlara önerdiği dört ilkeye geçmeden önce, Nietzsche’nin
hayatına kısaca değinelim.
Alman düşünür Friedrich Nietzsche, modern düşüncenin en etkili isimlerindendir.
19’ncu yüzyıl düşünürü olan Nietzsche, Hıristiyan ahlâkına yaptığı eleştiri ve
nihilizm analizi ile bilinir.
Nietzsche, rahip olan babasının erken
ölümünden sonra annesi, büyükannesi ve iki teyzesi tarafından büyütülür. Klasik
filolojide başarılı olabilmek için, teolojiyi bırakır. 24 yaşında, Basel
Üniversitesi’nde ‘profesör’ ünvanını alır. Bu işi pek sevmez. Alp
dağlarına sığınır. Tabiata iltica eder. Eserleri üzerinde burada çalışır. İlk
kitabı ‘Trajedinin Doğuşu‘dur. Nietzsche düşüncesinin karakterisiğini
yansıtan bu eserde, ‘Batı
kültüründen duyduğu rahatsızlık’, ‘Yunan sanatının üstünlüğü’, ve ‘nihilizm
için bir çare arayışı’ gibi konular
yer alır. Nietzsche, aynı zamanda Batı metafiziğini de eleştirir. Köle ahlâkı
ve efendi ahlâkından bahseder. Ayrıca, sürü psikolojisine dikkat çeker, insanın
kendini yeniden inşa etmesi ve gerçekleştirmesine vurgu yapan Nietzsche, Hıristiyanlığı ve modernizmi ondukuzuncu
yüzyılın iki putu olarak görür. “Her çağın kendine has psikolojik
meselesi vardır, filozofun görevi, bunları tespit etmek ve çözümüne yardım
etmektir” diyen Nietzsche,1889 yılında, bir ata kötü muamele
yapıldığına şahit olur. Olaydan çok etkilenir. Ruhsal ve zihinsel olarak çöker.
Bir daha da kendine gelemez. 1900 yılında ölen Nietzsche, kız kardeşi Elisabet
tarafıdan Röcken’deki kilisede babasının yanına gömülür.
Nietzsche’nin, günümüz insanına sunduğu dört
önerisine geri dönelim.
Nietzsche’ye göre, başarılı bir kişi hastalıklara çare bulur, olumsuz gibi
gelen olayları, kendi lehine kullanır. Yani Nietzsche’nin “Beni öldürmeyen
her şey beni güçlendirir” ifadesi, salgın dönemine uygulanabilir bir tespittir
Jonathan Janssen’a göre.
Birinci öneri: Sıkıntılı
dönemlerin de kendine göre bir değeri ve anlamı vardır. Nietzsche’ye göre,
insan, yaşaması için yeniden hayata “evet” demeyi öğrenmelidir. Bunu yapabilmek için, acı ve zorluklara da bir
değer ve anlam vermelidir. Nihayetinde, bunlar mutluluk ve haz kadar hayatın
vazgeçilmez parçalarıdır.
Nietzsche’ye göre hayatın içindeki gelişmeler o kadar iç içe ki, kişinin mutlu
hali, önceki ve sonraki süreçler olmadan var olamaz. Bunun için Nietzsche amor
fati, yani ‘aşkın kaderini’ savunur. Nietzsche, hayatın akışı içindeki mücadelelerin, “kendin olabilmek” için, yaşanması gereken “kişisel
gereklilikler” olduğunu söyler. Bunun bilincinde olanlar da,
zorlukları fırsata çevirip, hayata yeni bakış açıları geliştirirler.
İkinci öneri: Yaşamımız, bizim sanat eserimizdir. ‘Kaderimizi ve sıkıntılarımızı
sevmeyi nasıl öğrenebiliriz?’ sorusuna Nietzsche’nin cevabı şöyle: “Yaşamımızı
bir sanat eseri olarak görmektir”.
Nietzsche’ye göre insan, kendi yaşamının şairi olmalı. İnsan isterse yaşamını
güzelleştirebilir. İnsanın başına gelen her olay, yaptığı her seçim, yaşamının
resmindeki bir boya şeridi gibi düşünülmeli. İnsanın başına gelenleri her zaman
kendisi seçme imkanı olmasa da, gelen olayla nasıl başa çıkılacağına insanın kendisinin
karar verebileceğini söylüyor Nietzsche.
‘Zor zamanlarda, bir sanatçının eserine mesafe koyarak, yukarıdan ve
aşağıdan baktığı gibi, insan da kendisini gülerek veya ağlayarak gözden
geçirebilir’ diyen Nietzsche, kriz zamanlarını insanın içindeki kahramanı
veya aptalı keşfetme zamanı olarak değerlendiriyor.
Üçüncü öneri: Beni öldürmeyen her şey beni güçlendirir.
Bu görüş, Nietzsche hayat felsefesidir.
Güçlü olmayı öğrenmek isteyenler, zorluklardan ve aksaklıklardan
kaçınmamalıdır. Üstesinden gelinen bir direnç, ne kadar büyükse, kişinin gücü
ve direnci de o kadar artar. Kriz, insana güçlü ve olgun olmanın imkânlarını
sunar. Ama, krizin zorluklarıyla yüzleşmek için öncelikle cesaret gerekir.
Nietzsche’ye göre, cesur olmak, korkuyu bilmek ve korkuyu yenmektir. Mesele,
krizin zorluklarından kaçınmamak, güçlü olmak ve kriz sürecini fırsata çevirmek
ve güçlü çıkmaktır.
Dördüncü öneri: Her şeyin bir sonu
olduğu gibi krizin de sonu vardır.
‘Olmuş, bitmiş’ bir dünyada değil, ‘oluş halinde’ olan bir dünyada yaşıyoruz Nietzsche’ye göre. Yani, sürekli bir değişim
var. Dünya’da hiçbir şey kalıcı değildir. Krizin tam ortasında, etkisinde olsak
da, bir sonu olduğunu bilmemiz gerekmektedir.
Ve bir gün, biz de, Nietzsche’nin ‘Ecce
homo’ eserindeki şu cümleleri
söyleyebilelim: “Bu kusursuz gün
–herşey olgunlaşmakta, yalnız üzüm değil
altın rengini alan–, bir güneş ışını vurdu yaşamımın üstüne: Geriye baktım,
ileriye baktım, hiç bu denli çok, bu denli iyi şeyler görmemiştim bir seferde”.
Evet, korona krizi sürecinde insanların
gündemine, tekrar gelen Alman filozof Nietzsche’nin, bir çok insanın tekrar
yaşama bağlanmasını sağlayan önerileri bu şekilde. Her dönemin kendine has bir
değeri olduğu gibi, kriz dönemlerinin de bir kıymeti var. Mesele bu değeri
bulabilmektir. Böyle dönemler, belki de insanın yaşamını yeniden gözden geçirmesi
ve çeki düzen vermesi için bir fırsattır. Her zorluk, insanın güçlü olmasını
öğrenmesi ve dayanma, sabretme direncini gösterebilmesi kabiliyetini
beraberinde getirir. Dünyada yaratılmış hiç bir şey ebediyyen kalmayacaktır.
Her şeyin bir sonu vardır. Krizin de bir sonu olacaktır. Önemli olan bunu
bilmek ve krizde de iyi şeyleri görebilmek, ortaya çıkarabilmektir, insanın
görevi. Tıpkı, Allah kelamında buyurulduğu gibi: “Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır” (İnşirâh 94).
Veyis Güngör
23 Şubat 2021