Köle ticareti, sömürgecilik ve özür dilemek

2022 yılının sayılı günlerinde, “köle ticareti, sömürgecilik ve tarihsel geçmişle yüzleşme” tartışmaları, Hollanda gündeminin ana konularından birisi oldu. 19 Aralık’ta Başbakan Mark Rutte’nin Lahey’deki Ulusal Arşiv binasında özel davetlilere yaptığı yirmi dakikalık konuşma, tartışmaların ana fikrini oluşturdu. Rutte konuşmasında, köleliği insanlık suçu olarak tanımlayıp, Hollanda’nın kölelikte oynadığı rol için hükümet adına özür diledi.

Ancak, Başbakan Rutte’nin dilediği özür, bazı kesimler tarafından, özellikle ülkedeki Surinamlı kuruluşlar başta olmak üzere, Hollanda’nın eski sömürgeleri Surinam, Sint Maarten ve Curaçao tarafından eleştirildi. 1 Temmuz 2023 tarihine dikkat çekilerek, -ki bu tarih Hollanda sömürgelerinde köleliğin sonlanmasının 150. Yıldönümü-, özür açıklamasının erken olduğu ve ertelenmesi dillendirildi.

Başbakan Rutte’nin özür dilemesiyle başlayan tartışmalara ve daha önceki özür dileme girişimlerine girmeden önce, bir iki cümleyle Hollanda sömürgeciliğini hatırlayalım.

Bilindiği üzere, Hollanda’nın ‘Altın Çağı’ olarak anılan 17. yüzyıldan itibaren, Hollandalı tüccarlar Afrika ve Asya’dan 600 binden fazla insanı kaçırıp, köleleştirmişlerdi. Bu yüzyılda, Hollanda’da refah olağanüstü artmıştı. Hollanda ekonomisi büyümüştü. Söz konusu refah artışında ve ekonominin iyileşmesinde köle ticareti önemli rol oynamıştı. Bazı araştırmacılar, bu rolün asla unutturulmamasını salık veriyorlar.

Hollanda’nın köle ticareti ve sömürge geçmişinden özür dileme girişimi yeni olmayıp, uzun süredir devam eden bir hareket. En son, geçtiğimiz Kasım ayında, Lahey Belediye Başkanı Jan van Zanen, siyasi başkent olarak, ülkenin köle ticareti ve sömürü geçmişinde oynadıkları rol için özür dilemişti. Daha önce, Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema da, Amsterdam’ın, -ki 17. yüzyılda Amsterdam ekonominin merkezi olmuştur-, kölelik tarihinde oynadığı rolden dolayı özür dilemişti. Rotterdam Belediyesi ve Hollanda Merkez Bankası da kölelik geçmişinde oynadıkları rol için özür dilemişlerdi.

Peki, Hollanda’nın kölelik ticareti ve sömürge geçmişinden özür dilemek, geçmişle yüzleşmek nereden icap etti böyle?

Bu sorunun cevabını ararken iki sebeple karşılaşıyoruz. Bu sebeplerden birincisi, geçen yıl Hollanda hükümetinin isteğiyle kurulan ‘Bağımsız Uzmanlar Kurulu’nun yayınladığı raporda, “köle ticaretinin insanlık suçu teşkil ettiği” vurgusunun yapılması ve Hollanda halkının köle ticaretiyle ilgili yeterli bilgiye sahip olmaması, bunun giderilmesi için okullarda eğitim verilmesi. İkincisi sebep ise, Hollanda Kralı Willem-Alexander’ın, Kraliyet Ailesi’nin de ülkenin kölelik tarihindeki rolünün araştırılması için talimat vermiş olması.

Köle ticareti ve sömürgecilikle ilgili özür dilemeler ve son olarak Başbakan Rutte’nin özür dilemesi, Uzmanlar Kurulu’nun raporu ve Kral’ın talimatı, köle ticareti ve sömürgecilikte kilisenin rolünün de tartışmasını beraberinde getirdi. Özellikle, Protestanlar, kölelik sürecinde kilisenin oynadığı rolün araştırılmasını istiyorlar.

Hatırlanacağı üzere, Hollanda’da özür dileme furyası, bunlarla sınırlı değil. Hollanda, II. Dünya Savaşı’nda hayatta kalıp Hollanda’ya geri dönen Yahudilere karşı davranışlardan dolayı 2000 yılında, özür dilemişti. 2011 yılında da, 1947’de Hollandalı askerlerin Java’nın Rawagede köyünde yaptıkları kanlı katliam için özür dilerken, 2020 yılında da Holokost 1933-1945 döneminde, Hollanda hükümetinin tutumundan dolayı özür dilemişti. En son 2022 yılında, 1945-1949 yılları arasında Endonezya bağımsızlık savaşında kullanılan aşırı şiddet ve Hollanda’nın 1995’te Srebrenitsa‘daki başarısızlığı için özür dilenmişti.

Köle ticaretini ‘bir insanlık suçu’ olarak kabul etmek, ilan etmek, özür dilemek ve bunun gereğini yapmak elbette insani, vicdani ve bir o kadar da erdemli bir davranıştır. Özür dilemek, acıları ortadan kaldırmaz. Ancak, Uzmanlar Kurulu sözcüsü Dagmar Oudshoorn’un dediği gibi, “Tarihi geri döndüremeyiz. Ancak, bugün de kötü sonuçları hissedilen bu tarihi adaletsizliğin, mümkün olduğu kadar düzeltilmesi için irade beyanında bulunmak ve bunu bir politika için çıkış noktası yapmak mümkün” dür.

Veyis Güngör
23 Aralık 2022

Scroll naar boven
Scroll naar top