Hollanda seçimleri üzerine düşünceler

15 Mart Çarşamba günü yapılan Hollanda Temsilciler Meclisi seçimlerinde 13 milyona yakın seçmen oy kullandı. Katılım yüzde 80,8 ile rekor seviyede oldu. 150 sandalyeye sahip Hollanda Temsilciler Meclisinde 13 parti temsil hakkı elde etti. Seçimlerden birinci çıkan Başbakan Rutte’nin partisi VVD, Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi, yüzde 21.2’lik bir oranla 2.230,402 oy aldı ve 33 milletvekili çıkardı. Irkçı parti yüzde 13’lük bir oranla 1.269.374 oy alarak 20 milletvekili çıkardı. DENK Hareketi ise, yüzde 2.1’lik bir oranla toplam 216.131 oy alarak 3 milletvekiliyle mecliste yerini aldı.

Seçimlerde kaybedenler ve kazananlar
15 Mart seçimlerinin en büyük kaybedeni şüphesiz sosyal demokrat İşçi Partisi PvdA oldu. 1946 yılında İşçi Partisi olarak Hollanda siyasetinde yerini alan sosyal demokratlar, onyıllarca ülkenin yönetimine ortak olmuşlardı. Sosyal Demokratlar, uzun yıllar yeni Hollandalıların da gözdesi bir parti olmuştu aslında. Ama son yıllarda, özellikle son hükümet ortaklığı döneminde Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’in Hollanda’daki Türk gençleri üzerine yaptırdığı ısmarlama araştırma yeni Hollandalıların kopuşuna vesile oldu. Çünkü araştırma sonuçlarında Türk gençlerinin yüzde seksen oranında İŞİD’e sıcak baktığı yer alıyordu. Böyle bir sonuç, yabancıların bu partiden uzaklaşmaları için bardağı taşıran son damla oldu.

15 Mart seçim sonuçları, sosyal demokratların 21. Yüzyıl sorunlarına yeni yorumlar getiremediği ve sosyal demokrat ideolojinin 21. Yüzyılı okuyamadığı yorumlarını beraberinde getirdi.

Sosyal demokratlar kaybetti, ancak onların içinden doğan DENK Hareketi girdiği ilk seçimde 3 sandalye birden kazanarak büyük bir başarı elde etti.

Seçimlerin en büyük kazananı şüphesiz 4 olan sandalye sayısını 14’e çıkaran Yeşil Sol oldu. Tahminlerin altında da olsa ırkçı PVV de kazananlar arasında yer aldı.

Türkiye – Hollanda krizi seçimlere yansıdı
Seçimlere günler, hatta saatler kala yapılan liderlerin katıldığı televizyon programlarının merkezinde Türkiye, Erdoğan, Rotterdam krizi ve mülteci akımı sorunu vardı. Türkiye-Hollanda krizinin seçimlere de yansıdığı ve bunun da en çok Başbakan Rutte’ye yaradığı siyasi yorumların ortak noktası oldu.

Popülizm kaybetti!
Hollanda’nın en büyük sevinci yükselen ırkçı ve popülist partilere seçmenlerin pek fazla prim vermemesiydi. Sadece Hollanda’da değil tüm dünyada tedirginlikle beklenen sonuçların belli olmasıyla derin bir nefes alındı. ABD’de Trump’un kazanmasıyla birlikte popülizmin Avrupa’ya da sıçramasından endişe edilmekteydi, ancak daha yakın zamana kadar da anketlerde önde giden PVV, krizin de yardımıyla  biraz da olsa frenlendi.

Seçmenin oylarını yönlendiren faktörler neler oldu?
Siyasi uzmanlara göre mecliste bu kadar fazla partinin temsil edilmesini ortaya çıkaran en önemli faktör seçmenlerin ideolojik değil duygusal saiklerle oy kullanmalarıdır. Bir başka ifadeyle mevcut ana akım partileri protestonun sonucudur. Öne çıkan bir başka husus ise seçmenlerin parti programlarından kendilerinin önemli buldukları kısım veya kısımları temel alarak stratejik oy kullanmalarıydı. Bu seçimler oy davranışlarında ideolojilerin terk edilmeye başlandığını da gösterdi. Hatta son güne kadar seçmenlerin ¾’ü henüz bir tercih yapmamıştı. Bunların büyük bir kısmı tematik veya liderlerin tartışmalardaki performansına göre oyunun rengini belirledi.

Muhtemel kabine formülleri
Bu sonuçlara göre III. Rutte hükümeti bir formalite oldu demek mümkün. Asıl konu Rutte’nin VVD’sinin yanında hangi partilerin koalisyon ortağı olarak yer alacağıdır. Her halükarda VVD ile birlikte CDA ve D66’ların olacağı muhtemel, ancak 4. ortağın kim olacağı önümüzdeki günlerde netleşecek. Bunun için iki seçenek mevcut. Birisi Yeşil Sol diğeri ise CU (Hristiyan Birlik). Yeşil Sol’un olup olmaması program bazında en çok ayrı düştüğü VVD’ye karşı takınacağı tavra bağlıdır. Şayet Yeşil Sol taviz vermeye yanaşmazsa CU ile yola deva edileceği kesindir. Zaten bu iki seçenek dışında başka mantıklı bir seçenek de yoktur. Yeşil Sol’un yer alacağı bir koalisyonun en önemli pazarlık konuları arasında iklim, enerji ve çevre politikalarının olacağı kesindir. Diğer taraftan, toplumsal memnuniyetsizliğin sebebi adaletsiz refah dağılımı ve seçim kampanyalarında gündemden hiç düşmeyen sağlık primleri de koalisyon pazarlıklarının ana konularından olacaktır.
Öyle görülüyor ki, yeni hükümet mutlaka sosyal ajandalı bir hükümet olacak. Zira toplumsal huzursuzluğun temelini sosyal ve ekonomik sebepler oluşturuyor. Dev şirketlerin vergi kaçırmalarıyla mücadele de pazarlık konuları arasında. Bu şekilde önemli bir miktarda paranın hazineye girmesi sağlanacak.

Seçimler ve Hollanda Türkleri
15 Mart seçimleri Hollandalı Türklerin siyasi katılım mücadelesine farklı bir misyonun eklenmesine de sebep oldu demek mümkündür. Türkler seçimlere katılımı azami seviyeye çıkararak güçlerinin farkına varılmasını sağladılar. Diğer taraftan da bu katılımla Hollanda’nın asli unsuru olduklarını, bu ülkenin yönetimi ile ilgili kaygılarının olduğunu ve eşit vatandaşlar olarak seçme ve seçilme hakkını  vatandaşlık şuuruyla yerine getirmek istediklerini gösterdiler. Ayrıca Türkler, Türkiye’ye duydukları aidiyetin Hollanda’ya duydukları aidiyete halel getirmeyeceğini, tam aksine bunun bir zenginlik olduğunu tavırlarıyla gösterdiler. Son olarak Hollanda’daki siyasi tercihlerinin Türkiye’den bağımsız olarak nitelenmesi gerektiğini ve tercihlerine demokratik hak olarak saygı duyulması gerektiğini talep ettiler. Hollandalı Türkler, diğer bir çok Hollandalı seçmen gibi 15 Mart seçimlerinde stratejik oy kullandılar. Çoğunluğunun tercihi yeni kurulan DENK Hareketi oldu.

DENK Partisi başarılı oldu
İki yıl gibi kısa bir süre önce PvdA’dan bir takım görüş ayrılıkları nedeniyle ayrılan Türk kökenli Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’ün kurdukları DENK Hareketi 15 Mart seçimlerinde büyük bir başarı gösterdi. Meclise 3 milletvekiliyle girdi. Hollanda siyasi tarihinde (Wilders’ı saymazsak) pek fazla örneği olmayan, yani bir siyasi partiden kopup ilk seçimlerde Meclise giren DENK Hareketi, kendilerinin deyimiyle 15 Mart’ta tarih yazdılar. Ezilenlerin, horlananların, dışlananların, sessizlerin umudu ve sesi oldular. Hollanda hepimizin sloganıyla önemli bir başarı sağladılar. Ama esas zorlu iş bugünden sonra başladı. Seçimlerde, DENK’in başarısı bizim başarımızdır anlayışla hareket eden önemli bir kitlenin üstlendiği rolü şimdi DENK üstlenmelidir. Tabii ki, seçmenin de büyük beklentilere girmemesi gerekir. Zira siyasi bir hareketin kurumlaşması zaman alacaktır.

15 Mart Hollanda Temsilciler Meclisi seçimlerinin başta Hollanda olmak üzere, Avrupa, Hollanda-Türkiye ilişkilerine ve tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını dilerim.

Veyis Güngör
21 Mart 2017

 

Scroll naar boven
Scroll naar top