Rusya, gerçekten Avrupa-Atlantik güvenliği için tehlike mi?

NATO Zirvesi yaklaşık bir yıla yakın hummalı bir hazırlıktan sonra 24 – 25 haziran tarihlerinde yapıldı. Olağanüstü güvenlik önlemleri altında Hollanda’nın Lahey kentinde yapılan Zirvenin sonuç bildirisi de yayınlandı. Bildiride bir çok konu yer aldı. Bunlardan birisi de Rusya’nın Avrupa-Atlantik güvenliğine yönelik uzun vadeli tehdit oluşturmasıydı. Bu da, NATO üye ülkelerinin ABD Başkanı Trump’un da isteği üzerine yıllık savunma harcamalarını yükseltmeleri kararına sebep oldu.

Peki, Rusya’nın Avrupa için tehdit oluşturduğu ya da Rusya’nın Avrupa’nın tek düşmanı olduğu gerçek miydi? Bu iddialar nereden çıktı ve NATO Zirvesinde nasıl gündeme getirildi?


Sorunun cevabı Hollanda’nın eski Başbakanı olan, ve son görkemli NATO Zirvesini hazırlayan Genel Sekreter Mark Rutte’nin konuşmalarında gizliydi. Liberal görüşlü olan Rutte, hem zirve öncesi hem de zirve açılışında yaptığı konuşmalarda, Rusya’nın Avrupa için tehlike arz ettiğini vurgulamıştı. Rutte bu konuda öyle bir üslup kullandı ki, bu üslup İsrail’in İran’a yaptığı saldırı için de geçerliydi. Örneğin İran, Ukrayna için tehlike arz ediyordu. Çünkü, İran’ın insansız hava araçları Ukrayna’da ölüm ve yıkım saçıyordu.

Oysa, Rutte’nin kullandığı dil yeni değildi. Geçmişte de kullanılmıştı. Bu üslup Trouw gazetesi köşe yazarı Leonie Breebaart’a göre, ‘dost-düşman’ yani ‘biz ve onlar’ şablonundan başka bir şey değildi. Rutte’nin bu manevrası, 1933’te Hitler’e katılan tartışmalı Alman düşünür Carl Schmitt’i (1888-1985) akıllara getiriyordu.


Leonie Breebaart yorumunda, “Rutte’nin biraz Carl Schmitt gibi davranması ve bir ortak düşman ilan etmesi gerekiyordu. Avrupa’nın ortak hareket edebilmesi ve ortak karar alabilmesi için Rusya’nın tehdit olarak ilan edilmesi kaçınılmazdı” diyor.

Rutte, ne yapıp edip NATO üye ülkelerini ortak bir karar etrafında birleştirmeliydi.
Aynı Rutte, ince diplomasisiyle, Zirve öncesi zorluk çıkarabilecek İspanya gibi bir ülkeyi, bir şekilde ikna etmişti.

Rutte, Zirve’nin açılış konuşmasında, “NATO’nun bir yılda ürettiklerini Rusya üç ayda üretiyor” diyerek, üretimde NATO’nun Rusya’yı yakalaması ve geçmesini söylüyordu. İşte bunun için üye ülkelerin savunma harcamalarını, 2035 yılına kadar GSYH’lerinden yüzde 5 oranında bir pay ayırmaları gerekiyordu.


Siyaset bilimciler ve uzmanlar, NATO Genel Sekreteri Rutte’nin konuşmasını yorumlarken, Rutte’nin, dost-düşman düşüncesini içine sindirerek söylemediğini, pragmatik nedenlerle hareket eden bir Avrupalı gibi hareket ettiğini belirtiyorlar. Yani, “Şimdi hep birlikte Rusya’ya karşıyız çocuklar!” der gibi, samimiyetten uzak bir duruşla, içeriği oldukça belirsiz bir Avrupa’yı savunduğuna dikkat çekiyorlar.

Diğer taraftan, savaş muhabiri Hans Jaap Melissen de yaptığı değerlendirmede, NATO Zirvesinde üye ülkelere dikte edilen yüzde 5’lik savunma harcamalarının, 1980’lerde yaşanan “Ruslar Geliyor” virüsünü hatırlattığını ve bunun suni bir korku olduğunu, gerçekten Rusya’nın ne yapabileceği ve ne isteyebileceğine önyargısız bakılması gerektiğini söylüyor.


Lahey’de yapılan NATO Zirvesi, bazı siyasetçiler için yetenekli diplomat Mark Rutte sayesinde, Baba Trump’un “Büyük Zaferi” olarak nitelendirilse de, kimi siyaset bilimci, uzman ve gazeteciler tarafından da, “NATO’da birliğin sağlanması ve ortak karar alınması için Rusya’nın Avrupa için tehdit ve düşman ilan edilmesi” olarak değerlendirildi.


Zirvede Rusya’nın düşman ilan edilmesi, bana da gençlik yıllarımızda dikte edilen ve en az iki kuşağın kaybolmasına sebep olan, ‘NATO üyesi Türkiye’nin Sovyet-Rus yayılmasının birinci hedefi olduğu’ düşüncesini hatırlattı. 


Veyis Güngör
26 Haziran 2025

Scroll naar boven
Scroll naar top