Korku ve ümit arasında kalan Hollanda Türk toplumu

İlhan Karacay – Veyis Güngör söyleşi

52. Amsterdam Tartışmaları toplantısı sonrasında, Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör ile, durum değerlendirilmesi için bir söyleşi yaptım. Güngör ile söyleşim şöyle gelişti:

– Bu akşamki toplantının konsepti, alışılmış olandan başkaydı. Nedir bu başkalık?

-‘Öncelikle bir konuya dikat çekmek isterim. O da sözkonusu toplantının, Hollanda Türk toplumu ve elbette Hollanda hakkında sorumluluk hisseden ve taşıyanlarca yapılması takdire şayan bir girişimdir. Bu takdir, yalnız toplantıyı organize edenlerle sınırlı olmayıp, aynı zamanda toplantıya katılma nezaketi ve cesareti gösterenler açısından da takdire şayandır.
Bu takdir, ancak Hollanda Türkleri’nin neler hissettiklerini hissedenler tarafında daha iyi anlaşılır.’

-Toplantıya katılan kanaat önderlerinde, geçmiş toplantılardaki gibi bir rahatlık sezinleniyor muydu?

-‘Toplantıya katılanların genelinde, krizin sebep olduğu bir rahatsızlık vardı. Davdanışlarında, konuşmalarında, sorunlara yaklaşımlarında adeta bir tutukluk, tedirginlik, kuşku ve korku görülür gibiydi. İfade edilmesi bir hayli zor olan bir rahatsızlık sözkonusuydu adeta. Herkesin herkesten, ama daha çok kurumlara duyulan bir kuşku var sanki. Aslında bu haleti ruhiye, son haftalarda Hollanda Türk toplumunun genelinde var olan bir hal.’

– Hollanda Türk toplumu içinde nasıl bir psikoloji hakimdi?

-‘ Bu psikoloji, aslında 15 Temmuz kanlı darbesinin Hollanda Türkleri’ne yansımasıyla başlamıştı. Kanlı darbe girişimiyle insanımızın kimyası bozuldu adeta. Çünkü Hollanda Türk toplumu, aidiyet duydukları ülkede demokrasiye indirilmek istenen kanlı kalkışma karşısında olağanüstü sarsılmıştı. Ellerinden fazla bir şey gelmediği için de çok kızıyorlar, kahroluyorlar ve büyük hayal kırıklığı yaşıyorlardı. Bunun üstüne, hiç te hesapta olmayan 11 Mart krizi geldi çattı. Öyle ki, kendileri dışında gelişen diplomatik krizin günlük hayatta muhatapları Hollanda Türkleri olmuşlardı. Hatta bir çok konuda tavır belirlemeleri taraf olmaları bekleniyordu. Toplum olarak elli yıllık göç serüveninin en zor dönemlerinden biri yaşanıyor. Bu süreç ve böyle bir psikoloji insanı yoruyor. Bunun sürdürülebilirliği mümkün değildir.’

-Bir de fırsatçılar ve kışkırtmacılardan söz ediliyor.

-‘Toplantı sonrasında salon önünde sohbet ederken, Hollanda Türk toplumunu iyi tanıyan ve gözlem yapan bir katılımcının tesbitleri oldukca ilginçti. Ona göre, Hollanda Türk toplumunun yaşadığı bu zorlu süreci fırsat bilen bir kısım tipler, gruplar da kışkırtmacılık yapıyordu.’

-Kimler ve nasıl kışkırtmacılık ve fırsatçılık yapıyor?

-‘Muhatabıma, ‘Kimler’  diye ister istemez sordum. Aldığım cevap şöyleydi: “Aslında bunlar uzun zamandır varlar. Ancak, 15 Temmuz kanlı darbesinden sonra çok daha belirginleştiler. 11 Mart krizi işlerine yaradı. Provakatif etkinliklerine devam ediyorlar. Ortalığı karıştırıyor, bireylere çamur atıyor, hedef gösteriyor, kişi ve kurumları zan altında bırakıyorlar. Bu grubun mensupları dünya görüşü olarak farklı bir yerde olmalarına rağmen kendilerini AK Partili veya sempatizanı olarak lanse ediyorlar. Öyle ki, kişisel hesaplaşmalarını bile FETÖ üzerinden yapıyorlar. Yaptıklarıyla toplumun bölünmesi, kamplaşması ve kutuplaşmasına hizmet ediyorlar.’

– Peki, muhatabınıza bunların kimler olduğunu sordunuz mu?

-‘ Evet, muhatabım, toplum için tehlike arzeden bir başka gruptan bahsetti. ‘Onlar kim’ diye sordum. Cevabı aynen şöyleydi: “Diğerlerinden farkları yok bunların da. Masum rolüne bürünen ve Erdoğan düşmanlığını Türkiye düşmanlığı ile birlikte yürüten FETÖ mensupları ve sempatizanları da hummalı bir çalışmanın içindeler. Bir taraftan, tanınmış Hollanda kurumlarının isimlerine benzer yeni kuruluşlar hayata geçirerek, Hizmet (!) hareketini  anlatan organizasyonlar yapıyorlar. Güya Hollandalılar’ı uyutuyorlar. Diğer taraftan da, ‘şu isimler Hollanda’daki Erdoğancılar’ diyerek Hollanda medyasına ve karar vericilerine bir takım listeler vererek jurnalcilik yapıyorlar. Bununla hayatlarının tehlikede olduğunu belirtiyorlar’.

– Peki bu sohbetten ne anlam çıkardınız? 
-‘Anlatılanlardan öyle analaşılıyorki, her iki grup da Hollanda Türk toplumu için tehlikeli ve zararlı. Hollanda Türk toplumu arasında gereksiz korku, kuşku, şüphe oluşturup bunları besliyorlar. ‘

– Peki bütün bu olumsuz gelişmelerden Hollanda Türk toplumu kazançlı çıkabilir mi? -‘Kanaatimce çıkabilir. Her kriz, her olumsuz gibi görünen gelişme, yeni ve faydalı girişimlere sebep olabilir. O zaman, toplum olarak sözkonusu krizi ve toplumu rahatsız eden gelişmeleri fırsat bilip yeni stratejiler geliştilebilir. Bölünme, ayrışma ve kuruplaşma yerine hem içeride  hem içinde yaşadığımız toplum ile bütünleşmenin yolları düşünülebilir. Zira az önce ifade edilen psikoloji, şu günlerde yaşanan bir haldir. Sürdürülebilirliği yoktur. O zaman, Hollanda Türkleri bu krizi, geçici psikolojiyi fırsata çevirmelidir.’

-Peki bu akşamki toplantı bir sürecin başlangıcı olabilir mi?
– ’52’nci Amsterdam Tartışmaları, bu sürecin en somut başlangıcı olmuştur. Bundan sonra yapılması gerekenlerin neler olacağı, daha sonraki tartışmalarda konuşulacaktır.’

 

Scroll naar boven
Scroll naar top